-
بر لب جو بود دیواری بلند ** بر سر دیوار تشنهی دردمند
- Bir ırmak kıyısında yüksek bir duvar vardı. Duvarın üstünde dertli bir susuz duruyordu.
-
مانعش از آب آن دیوار بود ** از پی آب او چو ماهی زار بود
- Suya erişmesine o duvar mâniydi. Susuz adam, âdeta su için balık gibi çırpınmaktaydı.
-
ناگهان انداخت او خشتی در آب ** بانگ آب آمد به گوشش چون خطاب
- Birden suya bir kerpiç parçası attı. Suyun sesi bir göz gibi kulağına geldi.
-
چون خطاب یار شیرین لذیذ ** مست کرد آن بانگ آبش چون نبیذ 1195
- O ses, tatlı bir sevgilinin sesi gibiydi. O ses, adamı şarap gibi sarhoş etmişti.
-
از صفای بانگ آب آن ممتحن ** گشت خشت انداز ز آن جا خشتکن
- O mihnetlere düşmüş adam, suyun temiz sesinden hoşlanıp duvardan kerpiç kopararak suya atmaya başladı.
-
آب میزد بانگ یعنی هی ترا ** فایده چه زین زدن خشتی مرا
- Su sanki “Ey adam, bana taş atmadan ne fayda elde ediyorsun ki?” diye bağırmaktaydı.
-
تشنه گفت آیا مرا دو فایده است ** من از این صنعت ندارم هیچ دست
- Susuz dedi ki. “ Ey su, iki fayda var. Onun için ben bu işten el çekmem.
-
فایدهی اول سماع بانگ آب ** کاو بود مر تشنگان را چون رباب
- Birinci fayda şu: Su sesini duymak, susuzlara rebap dinlemek gibi.
-
بانگ او چون بانگ اسرافیل شد ** مرده را زین زندگی تحویل شد 1200
- Su sesi İsrafil’in sesine benziyor. Ölü bile bu sesten hayat bulmada.
-
یا چو بانگ رعد ایام بهار ** باغ مییابد از او چندین نگار
- Yahut bu ses, bahar günlerindeki gök gürültüsü sesini andırıyor. Bu ses yüzünden bağlar, bahçeler, ne kadar güzelleşiyor, çiçeklerle dolar.