English    Türkçe    فارسی   

2
1217-1226

  • و آن جوانی همچو باغ سبز و تر ** می‏رساند بی‏دریغی بار و بر
  • Çünkü gençlik çağı, yemyeşil, terütaze bir bahçe gibi esirgemeksizin meyveleri yetiştirir.
  • چشمه‏های قوت و شهوت روان ** سبز می‏گردد زمین تن بدان‏
  • Genç adamın kuvvet ve şehvet çeşmeleri akıp durur. Bedenin zeminini onlarla yeşertir.
  • خانه‏ی معمور و سقفش بس بلند ** معتدل ارکان و بی‏تخلیط و بند
  • Gençlik; mamur, tavanı adamakıllı yüksek, dört duvarı sapasağlam bir eve benzer.
  • پیش از آن که ایام پیری در رسد ** گردنت بندد به حبل من مسد 1220
  • Ne mutlu o kişiye ki ihtiyarlık günleri gelip çatmadan, boynunu liften yapılmış iple bağlamadan…
  • خاک شوره گردد و ریزان و سست ** هرگز از شوره نبات خوش نرست‏
  • Toprak çoraklaşıp akmadan, kaymadan işini başarmıştır. Çünkü çorak yerden güzel nebatat asla yetişmez.
  • آب زور و آب شهوت منقطع ** او ز خویش و دیگران نامنتفع‏
  • İhtiyarın gücü, kuvveti kesilir, şehvet suyu akmaz olur. Kendisinden de faydalanmaz, başkalarına da faydası dokunmaz.
  • ابروان چون پالدم زیر آمده ** چشم را نم آمده تاری شده‏
  • Kaşları eyer kuskunu gibi aşağı düşer, gözü yaşarır, görmez olur.
  • از تشنج رو چو پشت سوسمار ** رفته نطق و طعم و دندانها ز کار
  • Yüzü buruşur, kertenkele sırtına döner. Söz söyleyemez, tat alamaz olur, dişleri bir şey kesmez bir hale gelir.
  • روز بی‏گه لاشه لنگ و ره دراز ** کارگه ویران عمل رفته ز ساز 1225
  • Gün geçip gitmiş, akşam çağı gelip çatmış, leş gibi beden topallamakta, yolsa uzun. İş görülecek yer yıkık iş işten geçmiş..
  • بیخهای خوی بد محکم شده ** قوت بر کندن آن کم شده‏
  • Kötü huyların kökleri kuvvetlenmiş, onu kökünden söküp çıkarma kuvveti de azalmış!
  • فرمودن والی آن مرد را که این خار بن را که نشانده‏ای بر سر راه بر کن
  • Valinin, yola diken ekene “Yola diktiğin dikenleri sök” diye emir vermesi