English    Türkçe    فارسی   

2
1224-1233

  • از تشنج رو چو پشت سوسمار ** رفته نطق و طعم و دندانها ز کار
  • Yüzü buruşur, kertenkele sırtına döner. Söz söyleyemez, tat alamaz olur, dişleri bir şey kesmez bir hale gelir.
  • روز بی‏گه لاشه لنگ و ره دراز ** کارگه ویران عمل رفته ز ساز 1225
  • Gün geçip gitmiş, akşam çağı gelip çatmış, leş gibi beden topallamakta, yolsa uzun. İş görülecek yer yıkık iş işten geçmiş..
  • بیخهای خوی بد محکم شده ** قوت بر کندن آن کم شده‏
  • Kötü huyların kökleri kuvvetlenmiş, onu kökünden söküp çıkarma kuvveti de azalmış!
  • فرمودن والی آن مرد را که این خار بن را که نشانده‏ای بر سر راه بر کن
  • Valinin, yola diken ekene “Yola diktiğin dikenleri sök” diye emir vermesi
  • همچو آن شخص درشت خوش سخن ** در میان ره نشاند او خار بن‏
  • Bu iş, o tatlı sözlü, fakat kötü huylu adamın yol üstüne diken dikmesine benzer.
  • ره گذریانش ملامت‏گر شدند ** بس بگفتندش بکن این را نکند
  • Yoldan geçenler ona darılmaya başladılar, bu dikenleri sök diye bir hayli söylediler, fakat fayda etmedi.
  • هر دمی آن خار بن افزون شدی ** پای خلق از زخم آن پر خون شدی‏
  • Her an o dikenler çoğalmakta, halkın ayağı dikenler yüzünden kanamaktaydı.
  • جامه‏های خلق بدریدی ز خار ** پای درویشان بخستی زار زار 1230
  • Halkın elbisesi dikenlerden yırtılmakta, yoksulların ayakları paramparça olmaktaydı.
  • چون به جد حاکم بدو گفت این بکن ** گفت آری بر کنم روزیش من‏
  • Vali, ona “Mutlaka bunları sök” dedikçe. “ Evet, bir gün sökerim” diyordu.
  • مدتی فردا و فردا وعده داد ** شد درخت خار او محکم نهاد
  • Bir müddet “Yarın, yarın” diye vade verip durdu. Bu müddet için de diktiği dikenler kökleşti, kuvvetlendi.
  • گفت روزی حاکمش ای وعده کژ** پیش آ در کار ما وا پس مغژ
  • Vali, bir gün “ Ey vadin de durmayan, beri gel, emrettiğimiz işi sürüncemede bırakma” dedi.