-
همچو آن شخص درشت خوش سخن ** در میان ره نشاند او خار بن
- Bu iş, o tatlı sözlü, fakat kötü huylu adamın yol üstüne diken dikmesine benzer.
-
ره گذریانش ملامتگر شدند ** بس بگفتندش بکن این را نکند
- Yoldan geçenler ona darılmaya başladılar, bu dikenleri sök diye bir hayli söylediler, fakat fayda etmedi.
-
هر دمی آن خار بن افزون شدی ** پای خلق از زخم آن پر خون شدی
- Her an o dikenler çoğalmakta, halkın ayağı dikenler yüzünden kanamaktaydı.
-
جامههای خلق بدریدی ز خار ** پای درویشان بخستی زار زار 1230
- Halkın elbisesi dikenlerden yırtılmakta, yoksulların ayakları paramparça olmaktaydı.
-
چون به جد حاکم بدو گفت این بکن ** گفت آری بر کنم روزیش من
- Vali, ona “Mutlaka bunları sök” dedikçe. “ Evet, bir gün sökerim” diyordu.
-
مدتی فردا و فردا وعده داد ** شد درخت خار او محکم نهاد
- Bir müddet “Yarın, yarın” diye vade verip durdu. Bu müddet için de diktiği dikenler kökleşti, kuvvetlendi.
-
گفت روزی حاکمش ای وعده کژ** پیش آ در کار ما وا پس مغژ
- Vali, bir gün “ Ey vadin de durmayan, beri gel, emrettiğimiz işi sürüncemede bırakma” dedi.
-
گفت الایام یا عم بیننا ** گفت عجل لا تماطل دیننا
- Adam dedi ki: Babacığım, bir hayli gün var, bugün olmazsa yarın! ”Vali “ Hayır, acele davran, işi savsaklama.
-
تو که میگویی که فردا این بدان ** که به هر روزی که میآید زمان 1235
- Sen bu işi yarın görürüm diyorsun ama şunu bil ki gün geçtikçe,
-
آن درخت بد جوانتر میشود ** وین کننده پیر و مضطر میشود
- O dikenler daha ziyade yeşeriyor, dikeni sökecek de ihtiyarlayıp âciz bir hale geliyor.