English    Türkçe    فارسی   

2
128-137

  • جان بابا گویدت ابلیس هین ** تا به دم بفریبدت دیو لعین‏
  • Kendine gel, Şeytan sana “babasının canı” der bu suretle o lain seni aldatır.
  • این چنین تلبیس با بابات کرد ** آدمی را این سیه رخ مات کرد
  • Bu kara yüzlü, babana da bu şeytanlığı yaptı. Âdem’i de mat etti.
  • بر سر شطرنج چست است این غراب ** تو مبین بازی به چشم نیم خواب‏ 130
  • Bu kuzgun, satranç başın da çeviktir. Yarı uykulu gözle kuzgunu doğan görme!
  • ز آن که فرزین بندها داند بسی ** که بگیرد در گلویت چون خسی‏
  • Çünkü o kadar çok oyunlar bilir ki boğazında bir çöp gibi kalakalır.
  • در گلو ماند خس او سالها ** چیست آن خس مهر جاه و مالها
  • Onun çöpü boğazlarda durur. O çöp nedir? Mevki ve mal sevdası.
  • مال خس باشد چو هست ای بی‏ثبات ** در گلویت مانع آب حیات‏
  • Ey kararsız kişi, mal çöpten ibarettir. Ama boğazındaysa Abıhayatı içirmez.
  • گر برد مالت عدوی پر فنی ** ره زنی را برده باشد ره زنی‏
  • Malını, düzenbaz bir düşman çalacak olsa bir yol keseni, başka bir yol kesen dolandırmış demektir.
  • دزدیدن مارگیر ماری را از مارگیری دیگر
  • Bir yılancının başka bir yılancıdan yılan çalması
  • دزدکی از مارگیری مار برد ** ز ابلهی آن را غنیمت می‏شمرد 135
  • Bir hırsızcağız, bir yılan oynatıcısının yılanını çaldı. Aptallığından onu ganimet saymaktaydı.
  • وارهید آن مارگیر از زخم مار ** مار کشت آن دزد او را زار زار
  • Yılancı, yılanın zehirlemesinden kurtuldu. Yılan da hırsızını ağlatıp inleterek öldürdü.
  • مارگیرش دید پس بشناختش ** گفت از جان مار من پرداختش‏
  • Yılancı, o ölü adamı görüp tanıdı, “Onu benim yılanım öldürdü, canından etti.