-
گه بلندش میکند گاهیش پست ** گه درستش میکند گاهی شکست
- Onu gâh yüceltir, gâh alçaltır. Gâh doğrultur, gâh kırar.
-
گه یمینش میبرد گاهی یسار ** گه گلستانش کند گاهیش خار
- Gâh sağa götürür, gâh sola… Gâh gül bahçesi haline kor, gâh diken haline.
-
دست پنهان و قلم بین خط گزار ** اسب در جولان و ناپیدا سوار
- El gizlidir, yazı yazan kalemi gör. At oynayıp seğirtmekte, binici meydanda değil.
-
تیر پران بین و ناپیدا کمان ** جانها پیدا و پنهان جان جان
- Fırlayıp giden oka bak, yay gizli. Canlar meydanda da canların canı görünmüyor.
-
تیر را مشکن که این تیر شهی است ** تیر پرتابی ز شصت آگهی است 1305
- Oku kırma. O padişah okudur. Yaydan çıkan ok değildir, her şeyi bilenin şastından atılmıştır.
-
ما رمیت إذ رمیت گفت حق ** کار حق بر کارها دارد سبق
- Hak, “ Mâ remeyte iz remeyte” dedi. Allah’ın işi, bütün işlere örnektir, misaldir.
-
خشم خود بشکن تو مشکن تیر را ** چشم خشمت خون شمارد شیر را
- Kendi kızgınlığını kır, oku kırma. Senin kızgın gözün sana sütü kan gösterir.
-
بوسه ده بر تیر و پیش شاه بر ** تیر خون آلود از خون تو تر
- O kanlara bulanmış, senin kanınla ıslanmış oku alıp öp de padişaha götür.
-
آن چه پیدا عاجز و بسته و زبون ** و آن چه ناپیدا چنان تند و حرون
- Meydanda olan âcizdir, bağlanmıştır, zebundur. Görünmeyense pek kuvvetli ve galip.
-
ما شکاریم این چنین دامی کراست ** گوی چوگانیم چوگانی کجاست 1310
- Biz avlardan ibaretiz, kimin böyle bir tuzağı var? Çevgânın önünde toplardan başka bir şey değiliz, çevgânı idare eden nerde?