-
آن چه پیدا عاجز و بسته و زبون ** و آن چه ناپیدا چنان تند و حرون
- Meydanda olan âcizdir, bağlanmıştır, zebundur. Görünmeyense pek kuvvetli ve galip.
-
ما شکاریم این چنین دامی کراست ** گوی چوگانیم چوگانی کجاست 1310
- Biz avlardan ibaretiz, kimin böyle bir tuzağı var? Çevgânın önünde toplardan başka bir şey değiliz, çevgânı idare eden nerde?
-
میدرد میدوزد این خیاط کو ** میدمد میسوزد این نفاط کو
- Yırtıyor, dikiyor, nerde bu terzi? Üflüyor, yakıyor, nerde bu ateşi yakan?
-
ساعتی کافر کند صدیق را ** ساعتی زاهد کند زندیق را
- Bir an içinde sıddıkı kâfir eder, bir an içinde zındıkı zahit.
-
ز انکه مخلص در خطر باشد ز دام ** تا ز خود خالص نگردد او تمام
- Onun içindir ki ihlâs sahibi, varlığından tamamıyla halâs olmadıkça tuzağa düşmek tehlikesindedir.
-
ز انکه در راهست و ره زن بیحد است ** آن رهد کاو در امان ایزد است
- Çünkü yoldadır, yol kesicilerse sayısız. Ancak Allah amanında olan kurtulur.
-
آینهی خالص نگشت او مخلص است ** مرغ را نگرفته است او مقنص است 1315
- Aynası tamamıyla arınmayan, henüz ihlâs sahibidir. Kuş tutmayan henüz avla meşguldür.
-
چون که مخلص گشت مخلص باز رست ** در مقام امن رفت و برد دست
- Fakat ihlâs sahibini Allah ihlâs makamına ulaştırırsa ihlâs sahibi kurtulur, emniyet makamına varır.
-
هیچ آیینه دگر آهن نشد ** هیچ نانی گندم خرمن نشد
- Hiçbir ayna yoktur ki ayna olduktan sonra tekrar demir haline gelsin. Hiçbir ekmek yoktur ki tekrar harmandaki buğday şekline dönsün.
-
هیچ انگوری دگر غوره نشد ** هیچ میوهی پخته با کوره نشد
- Hiçbir üzüm tekrar dönüp koruk olmaz. Hiçbir olmuş meyve tekrar turfanda haline gelmez.