-
هیچ آیینه دگر آهن نشد ** هیچ نانی گندم خرمن نشد
- Hiçbir ayna yoktur ki ayna olduktan sonra tekrar demir haline gelsin. Hiçbir ekmek yoktur ki tekrar harmandaki buğday şekline dönsün.
-
هیچ انگوری دگر غوره نشد ** هیچ میوهی پخته با کوره نشد
- Hiçbir üzüm tekrar dönüp koruk olmaz. Hiçbir olmuş meyve tekrar turfanda haline gelmez.
-
پخته گرد و از تغیر دور شو ** رو چو برهان محقق نور شو
- Piş, ol da bozulmadan kurtul. Yürü, Burhan-ı Muhakkık gibi nur ol.
-
چون ز خود رستی همه برهان شدی ** چون که بنده نیست شد سلطان شدی 1320
- Kendinden kurtuldun mu tamamıyla Burhan olursun. Kul yok oldu mu sultan kesilirsin.
-
ور عیان خواهی صلاح دین نمود ** دیدهها را کرد بینا و گشود
- Bunu apaçık görmek istersen Salâhaddin gösterdi, gözleri görür bir hale getirdi, açtı.
-
فقر را از چشم و از سیمای او ** دید هر چشمی که دارد نور هو
- Allah nuruna sahip olan her göz, fakrı onun gözünden dersler verir.
-
شیخ فعال است بیآلت چو حق ** با مریدان داده بیگفتی سبق
- Şeyh, Allah gibi aletsiz işler görür. Müritlere sözsüz dersler verir.
-
دل به دست او چو موم نرم رام ** مهر او گه ننگ سازد گاه نام
- Gönül, onun elinde mum gibi yumuşaktır. Mührü, gönle gâh ayıp, gâh şeref damgasını basar.
-
مهر مومش حاکی انگشتری است ** باز آن نقش نگین حاکی کیست 1325
- Mumundaki mühür, bir yüzüğe alamettir, onu hatırlatır, ya asıl o yüzük de ki nakış kimin alametidir, kimi hatırlatmaktadır?
-
حاکی اندیشهی آن زرگر است ** سلسلهی هر حلقه اندر دیگر است
- O nakış, efkârının her halkası, öbürüne geçmiş, bu suretle birbirine zincirlenmiş olan o Zerger’in fikrini anlatır.