English    Türkçe    فارسی   

2
133-142

  • مال خس باشد چو هست ای بی‏ثبات ** در گلویت مانع آب حیات‏
  • Ey kararsız kişi, mal çöpten ibarettir. Ama boğazındaysa Abıhayatı içirmez.
  • گر برد مالت عدوی پر فنی ** ره زنی را برده باشد ره زنی‏
  • Malını, düzenbaz bir düşman çalacak olsa bir yol keseni, başka bir yol kesen dolandırmış demektir.
  • دزدیدن مارگیر ماری را از مارگیری دیگر
  • Bir yılancının başka bir yılancıdan yılan çalması
  • دزدکی از مارگیری مار برد ** ز ابلهی آن را غنیمت می‏شمرد 135
  • Bir hırsızcağız, bir yılan oynatıcısının yılanını çaldı. Aptallığından onu ganimet saymaktaydı.
  • وارهید آن مارگیر از زخم مار ** مار کشت آن دزد او را زار زار
  • Yılancı, yılanın zehirlemesinden kurtuldu. Yılan da hırsızını ağlatıp inleterek öldürdü.
  • مارگیرش دید پس بشناختش ** گفت از جان مار من پرداختش‏
  • Yılancı, o ölü adamı görüp tanıdı, “Onu benim yılanım öldürdü, canından etti.
  • در دعا می‏خواستی جانم از او ** کش بیابم مار بستانم از او
  • Hırsızı bulayım da yılanımı ondan alayım diye dua edip duruyordum, gönlüm yılanımı bulmayı istiyordu.
  • شکر حق را کان دعا مردود شد ** من زیان پنداشتم آن سود شد
  • Allah’a şükürolsun ki o dua kabul edilmedi. Ben duamın kabul edilmeyişini ziyan sandım ama bana faydaymış” dedi.
  • بس دعاها کان زیان است و هلاک ** وز کرم می‏نشنود یزدان پاک‏ 140
  • Nice dualar vardır ki ziyanın, helâk olmanın ta kendisidir. Pak Allah, onları kereminden kabul etmez.
  • التماس کردن همراه عیسی علیه السلام زنده کردن استخوانها را از او
  • İsa Aleyhisselâm’ın yoldaşının İsa’dan kemikleri diriltmesini istemesi
  • گشت با عیسی یکی ابله رفیق ** استخوانها دید در حفره‏ی عمیق‏
  • İsa ile bir ahmak yoldaş oldu. Gözüne yol üstünde ölü kemikleri erişince,
  • گفت ای همراه آن نام سنی ** که بدان تو مرده را زنده کنی
  • Yoldaş, ölüleri diriltmek için okuduğun o yüce adı,