شور چندان شد که تا فوق فلک ** میرسید از وی جگرها را نمک
Coşkunluğu âdeta göğün üstüne erişecek bir dereceyi buluyor, ciğerler acısı bir hale geliyordu.
هین منه تو شور خود ای شوره خاک ** پهلوی شور خداوندان پاک
Kendine gel ey çorak toprak, kendi coşkunluğunu bu işe sahip olan temiz kişilerin coşkunluğu ile bir tutma!
خلق را تاب جنون او نبود ** آتش او ریشهاشان میربود
Halk onun deliliğine tahammül edemez bir hale geldi. Ateşi, âdeta halkın sakalını tutuşturmaktaydı.
چون که در ریش عوام آتش فتاد ** بند کردندش به زندانی نهاد1390
Avamın sakalına ateş düşünce onu körlüklerinden, inatlarından tutup bağladılar.
نیست امکان واکشیدن این لگام ** گر چه زین ره تنگ میآیند عام
Halk, bu yolda umumiyetle dara düşse de yine yuları geri çekmeye imkân yoktur.
دیده این شاهان ز عامه خوف جان ** کاین گره کورند و شاهان بینشان
Bu padişahların hepsi, halktan can korkusuna düştüler. Çünkü bu güruh kördür, padişahların da nişanı yok!
چون که حکم اندر کف رندان بود ** لاجرم ذو النون در زندان بود
Hüküm külhaniler eline geçince nihayet Zünnun zindana düştü.
یک سواره میرود شاه عظیم ** در کف طفلان چنین در یتیم
Bir tek ulu padişah, tek başına atına binmiş, gitmekte. Ardına düşen, ona uyan yok. Böyle bir eşi bulunmaz inci, çocukların eline düşmüş. Kadrini bilen anlayan yok.
در چه دریا نهان در قطرهای ** آفتابی مخفی اندر ذرهای1395
İnci de nedir ki? Bir katrada gizlenmiş bir deniz.. bir zerreye sığmış güneş!
آفتابی خویش را ذره نمود ** و اندک اندک روی خود را بر گشود
Öyle bir güneş ki kendisini zerre gösterdi de yavaş, yavaş yüzünü açtı.