English    Türkçe    فارسی   

2
1391-1400

  • نیست امکان واکشیدن این لگام ** گر چه زین ره تنگ می‏آیند عام‏
  • Halk, bu yolda umumiyetle dara düşse de yine yuları geri çekmeye imkân yoktur.
  • دیده این شاهان ز عامه خوف جان ** کاین گره کورند و شاهان بی‏نشان‏
  • Bu padişahların hepsi, halktan can korkusuna düştüler. Çünkü bu güruh kördür, padişahların da nişanı yok!
  • چون که حکم اندر کف رندان بود ** لاجرم ذو النون در زندان بود
  • Hüküm külhaniler eline geçince nihayet Zünnun zindana düştü.
  • یک سواره می‏رود شاه عظیم ** در کف طفلان چنین در یتیم‏
  • Bir tek ulu padişah, tek başına atına binmiş, gitmekte. Ardına düşen, ona uyan yok. Böyle bir eşi bulunmaz inci, çocukların eline düşmüş. Kadrini bilen anlayan yok.
  • در چه دریا نهان در قطره‏ای ** آفتابی مخفی اندر ذره‏ای‏ 1395
  • İnci de nedir ki? Bir katrada gizlenmiş bir deniz.. bir zerreye sığmış güneş!
  • آفتابی خویش را ذره نمود ** و اندک اندک روی خود را بر گشود
  • Öyle bir güneş ki kendisini zerre gösterdi de yavaş, yavaş yüzünü açtı.
  • جمله‏ی ذرات در وی محو شد ** عالم از وی مست گشت و صحو شد
  • Bütün zerreler, onda yok oldu. Âlem, onun yüzünden sarhoş oldu, onun yüzünden kendisine geldi.
  • چون قلم در دست غداری بود ** بی‏گمان منصور بر داری بود
  • Fakat kalem, bir gaddarın elinde oldu mu şüphe yok, Mansur, dâra çekilir.
  • چون سفیهان راست این کار و کیا ** لازم آمد یقتلون الأنبیاء
  • Bu hüküm, bu hükümet, kötü kişilerin elinde oldukça elbette peygamberleri öldürmek lâzım.
  • انبیا را گفته قومی راه گم ** از سفه إنا تطیرنا بکم‏ 1400
  • Yol azıtmış kavim, aptallıklarından peygamberlere “ Biz, sizi şom bilmekteyiz. Bize sizin yüzünüzden kötülük geliyor” dedi.