English    Türkçe    فارسی   

2
1449-1458

  • چونی ای دریای عقل ذو فنون ** این چه بهتان است بر عقلت جنون‏
  • Nasılsın ey hünerli, marifetli akıl denizi? Akıllı olduğun halde niye kendini deli gösteriyorsun, bu ne bühtan?
  • دود گلخن کی رسد در آفتاب ** چون شود عنقا شکسته از غراب‏ 1450
  • Güneşe külhanın dumanı erişir mi? Anka, kargaya zebun olur mu?
  • وامگیر از ما بیان کن این سخن ** ما محبانیم با ما این مکن‏
  • Bizden çekinme, şunu anlat. Biz seni sevenleriz. Bize bu işi etme.
  • مر محبان را نشاید دور کرد ** یا به رو پوش و دغل مغرور کرد
  • Sevenleri, kendinden uzaklaştırmak yaraşmaz. Onlardan işi gizlemek onları hileyle aldatmak doğru değildir.
  • راز را اندر میان آور شها ** رو مکن در ابر پنهانی مها
  • Padişahım, sırrı açığa vur. Ey ay yüzlü, yüzünü bulutla gizleme.
  • ما محب و صادق و دل خسته‏ایم ** در دو عالم دل به تو در بسته‏ایم‏
  • Biz seni seviyoruz, sana sadığız, âşığız. İki âlemde de gönlümüzü sana verdik” dediler.
  • فحش آغازید و دشنام از گزاف ** گفت او دیوانگانه زی و قاف‏ 1455
  • Zünnun, sövüp saymaya başladı, delicesine saçma sapan sözler söyledi.
  • بر جهید و سنگ پران کرد و چوب ** جملگی بگریختند از بیم کوب‏
  • Sıçrayıp onlara taş topaç yağdırmaya, sopa sallayıp fırlatmaya koyuldu. Hepsi yaralanıp ezilmek korkusundan kaçtılar.
  • قهقهه خندید و جنبانید سر ** گفت باد ریش این یاران نگر
  • Zünnun, kahkahayla gülüp başını salladı. Dedi ki: “ Şu dostların heva ve hevesine bak.
  • دوستان بین، کو نشان دوستان ** دوستان را رنج باشد همچو جان‏
  • Dostlara bak! Hani dost olanların nişanesi? Dostlara zahmet can gibi sevimlidir.