-
راز را اندر میان آور شها ** رو مکن در ابر پنهانی مها
- Padişahım, sırrı açığa vur. Ey ay yüzlü, yüzünü bulutla gizleme.
-
ما محب و صادق و دل خستهایم ** در دو عالم دل به تو در بستهایم
- Biz seni seviyoruz, sana sadığız, âşığız. İki âlemde de gönlümüzü sana verdik” dediler.
-
فحش آغازید و دشنام از گزاف ** گفت او دیوانگانه زی و قاف 1455
- Zünnun, sövüp saymaya başladı, delicesine saçma sapan sözler söyledi.
-
بر جهید و سنگ پران کرد و چوب ** جملگی بگریختند از بیم کوب
- Sıçrayıp onlara taş topaç yağdırmaya, sopa sallayıp fırlatmaya koyuldu. Hepsi yaralanıp ezilmek korkusundan kaçtılar.
-
قهقهه خندید و جنبانید سر ** گفت باد ریش این یاران نگر
- Zünnun, kahkahayla gülüp başını salladı. Dedi ki: “ Şu dostların heva ve hevesine bak.
-
دوستان بین، کو نشان دوستان ** دوستان را رنج باشد همچو جان
- Dostlara bak! Hani dost olanların nişanesi? Dostlara zahmet can gibi sevimlidir.
-
کی کران گیرد ز رنج دوست دوست ** رنج مغز و دوستی آن را چو پوست
- Dosta, dostun zahmeti ağır gelir mi? Zahmet içtir, ruhtur. Dostluksa onun derisine benzer.
-
نه نشان دوستی شد سر خوشی ** در بلا و آفت و محنت کشی 1460
- Dostluk nişanesi belâdan, afetlerden, mihnetlerden hoşlanmak değil midir?
-
دوست همچون زر بلا چون آتش است ** زر خالص در دل آتش خوش است
- Dost altın gibidir. Belâ da ateşe benzer. Halis altın, ateş içinde saf bir hale gelir”
-
امتحان کردن خواجهی لقمان زیرکی لقمان را
- Efendisinin Lokman’ı sınaması
-
نه که لقمان را که بندهی پاک بود ** روز و شب در بندگی چالاک بود
- Tertemiz bir kul olan Lokman, gece gündüz kullukta çevik ve gayretli değil miydi?