-
خود گرفتی این عصا در دست راست ** دست را دستان موسی از کجاست
- Sen de sağ eline bir sopa aldın ama senin elin nerede, Musa’nın eli nerede,”
-
گفت اگر من نیستم اسرار خوان ** هم تو بر خوان نام را بر استخوان
- O ahmak, ”Benim sırlara kabiliyetim yoksa o adı bu kemiklere sen oku!” dedi.
-
گفت عیسی یا رب این اسرار چیست ** میل این ابله در این بیگار چیست
- İsa dedi ki: “Yarabbi, bunlar ne sırlardır? Bu ahmağın bu mücadeleye girişmesi nedendir?
-
چون غم خود نیست این بیمار را ** چون غم جان نیست این مردار را 150
- Bu hasta, nasıl oluyor da kendi derdiyle uğraşmıyor? Bu murdar herif neye kendi canının derdine düşmüyor?
-
مردهی خود را رها کرده ست او ** مردهی بیگانه را جوید رفو
- Kendi ölüsünü bıraktı da yabancı ölüyü diriltmeye kalkıştı!”
-
گفت حق ادبارگر ادبار جوست ** خار روییده جزای کشت اوست
- Allah, ”Gerilemede gerilemeyi arar. Diken eken ancak yeşermiş taze diken elde edebilir.
-
آن که تخم خار کارد در جهان ** هان و هان او را مجو در گلستان
- Dünyada diken eken kişi, sakın ektiğin dikeni gül bahçesinde arama!
-
گر گلی گیرد به کف خاری شود ** ور سوی یاری رود ماری شود
- O, eline gül bile alsa diken olur. Bir dost varsa dost, yılan kesilir.
-
کیمیای زهر و مار است آن شقی ** بر خلاف کیمیای متقی 155
- O şaki kötülüklerden çekinen kişinin kimyası hilâfına zehir ve yılan kimyasıdır(her şeyi zehirler, her şey ona karşı yılan haline gelir).
-
اندرز کردن صوفی خادم را در تیمار داشت بهیمه و لاحول گفتن خادم
- Sofinin hizmetçiye hayvanı tımar ettirmesini söylemesi, hizmetçinin de “Lâhavle” demesi
-
صوفیی میگشت در دور افق ** تا شبی در خانقاهی شد قنق
- Bir sofi seyahate çıktı, döne dolaşa bir gece bir tekkeye konuk oldu.