-
چون که چیزی فوت خواهد شد در آب ** ترک کمتر گوی و بهتر را بیاب
- Senin de mademki suya bir şeyin düşecek, mahvolacak. En aşağı şeyi terk et de daha iyisini bul.
-
ظاهر شدن فضل و زیرکی لقمان پیش امتحان کنندگان
- İmtihan edenlerce, Lokman’ın fazilet veferasetinin meydana çıkması
-
هر طعامی کاوریدندی به وی ** کس سوی لقمان فرستادی ز پی 1510
- Lokman’ın efendisi, kendisine yemek getirdiler mi, Lokman’a adam gönderip çağırtır,
-
تا که لقمان دست سوی آن برد ** قاصدا تا خواجه پس خوردش خورد
- Önce o yemeğe Lokman el sunar, efendisi de ondan sonra yerdi.
-
سور او خوردی و شور انگیختی ** هر طعامی کاو نخوردی ریختی
- Bu suretle onun artığını afiyetle yer, bundan zevk alır, onun yemediğini ise dökerdi.
-
ور بخوردی بیدل و بیاشتها ** این بود پیوندی بیانتها
- Hatta yese bile gönülsüz, iştahsız yerdi. İşte asıl sonsuz dirlik, birlik budur.
-
خربزه آورده بودند ارمغان ** گفت رو فرزند لقمان را بخوان
- Bir gün Lokman’ın efendisine hediye olarak bir karpuz getirdiler. Hizmetçiye “ Git, oğlum Lokman’ı çağır” dedi.
-
چون برید و داد او را یک برین ** همچو شکر خوردش و چون انگبین 1515
- Lokman gelince, efendisi, karpuzu kesip ona bir dilim verdi. Lokman, o dilimi bal gibi, şeker gibi yedi.
-
از خوشی که خورد داد او را دوم ** تا رسید آن گرچها تا هفدهم
- Hem de öyle lezzetle yedi ki Lokman’ın efendisi, ikinci dilimi de kesip sundu. Böyle, böyle karpuzu tekmil yedi;
-
ماند گرچی گفت این را من خورم ** تا چه شیرین خربزه ست این بنگرم
- Yalnız bir dilim kaldı. Efendisi “ Bunu da ben yiyeyim; bir göreyim, bakayım, nasıl şey, herhalde tatlı bir karpuz” dedi.
-
او چنین خوش میخورد کز ذوق او ** طبعها شد مشتهی و لقمه جو
- Çünkü Lokman, öyle lezzetle, öyle zevkle, öyle iştahlı, iştahlı yiyordu ki görenlerin de iştahı geliyordu.