English    Türkçe    فارسی   

2
1572-1581

  • چون شود فانی چو جانش شاه بود ** بیخ او در عصمت الله بود
  • Canı, padişahın canı olan kişi, nasıl fâni olur? Birisinin gönlünü Allah korursa o adam nasıl yok olur?
  • شاه از آن اسرار واقف آمده ** همچو بو بکر ربابی تن زده‏
  • Padişah o sıralara vâkıftı, fakat Ebubekr-i Rebabi gibi ses çıkarmıyordu.
  • در تماشای دل بد گوهران ** می‏زدی خنبک بر آن کوزه‏گران‏
  • Yaratılışları kötü, ahlâkları fena kişilerin gönüllerini görüyor, o testicilerle gizlice alay ediyordu.
  • مکر می‏سازند قومی حیله‏مند ** تا که شه را در فقاعی در کنند 1575
  • Hileciler, hile düzüp koşuyorlar, padişahı çömleğe sokmak istiyorlardı.
  • پادشاهی بس عظیمی بی‏کران ** در فقاعی کی بگنجد ای خران‏
  • O kadar büyük bir padişah, a eşekler, nasıl bir çömleğe sığar?
  • از برای شاه دامی دوختند ** آخر این تدبیر از او آموختند
  • Padişah için bir tuzak ördüler ama nihayet bu hileyi de ondan öğrendiler.
  • نحس شاگردی که با استاد خویش ** همسری آغازد و آید به پیش‏
  • Ne kötü talebedir o talebe ki hocasıyla baş koşar, onunla kendisini bir görür.
  • با کدام استاد استاد جهان ** پیش او یکسان و هویدا و نهان‏
  • Hem de hangi hocayla? Huzurunda gizli, aşikâr bir olan cihan hocasıyla.
  • چشم او ینظر بنور الله شده ** پرده‏های جهل را خارق بده‏ 1580
  • Onun gözü, Allah nuruyla bakmakta, bilgisizlik perdelerini yırtıp yakmaktadır.
  • از دل سوراخ چون کهنه گلیم ** پرده‏ای بندد به پیش آن حکیم‏
  • O talebe, eski kilim gibi paramparça, delik deşik olmuş gönülleri bir perde yapıp o hâkimin önüne gerer.