-
از دل سوراخ چون کهنه گلیم ** پردهای بندد به پیش آن حکیم
- O talebe, eski kilim gibi paramparça, delik deşik olmuş gönülleri bir perde yapıp o hâkimin önüne gerer.
-
پرده میخندد بر او با صد دهان ** هر دهانی گشته اشکافی بر آن
- Hâlbuki o perde bile yüzlerce ağzıyla ona gülüp durur. Her ağzı hocaya bir delik olmuştur. ( deliklerden talebenin gönlünü seyreder durur.)
-
گوید آن استاد مر شاگرد را ** ای کم از سگ نیستت با من وفا
- Hoca, talebeye der ki; “ Ey köpekten de aşağı olan, bana hiç mi vefan yok?
-
خود مرا استا مگیر آهن گسل ** همچو خود شاگرد گیر و کوردل
- Haydi, beni kuvvetli, müşküller halledici bir hoca farz etme, tut ki senin gibi bir talebeyim, senin gibi gönül gözüm kör.
-
نه از منت یاری است در جان و روان ** بیمنت آبی نمیگردد روان 1585
- Fakat canına, gönlüne yardımım da mı dokunmadı? Sana ben olmadıkça bir feyiz bile akmıyor.
-
پس دل من کارگاه بخت تست ** چه شکنی این کارگاه ای نادرست
- Şu halde görüyorsun ya, gönlüm, senin bahtının tezgâhı. Be doğru düzen olmayan, bu tezgahı niye kırarsın?
-
گوییاش پنهان زنم آتش زنه ** نه به قلب از قلب باشد روزنه
- Çakmağı gizlice çakıyorum dersen kalpten, kalbe pencere yok mu ki?
-
آخر از روزن ببیند فکر تو ** دل گواهی میدهد زین ذکر تو
- Gönül, nihayet senin fikrini de pencereden görür, andığın şeye şahadet eder.
-
گیر در رویت نمالد از کرم ** هر چه گویی خندد و گوید نعم
- Tut ki kereminden yüzüne vurmuyor, yüzünü yerlere sürtmüyor, ne söylersen gülüp “ Evet, evet” diyor.
-
او نمیخندد ز ذوق مالشت ** او همیخندد بر آن اسگالشت 1590
- Fakat senin hilene, hud’ana gülmüyor. Kötü huyuna, yaptığın şeylere gülüyor.