English    Türkçe    فارسی   

2
16-25

  • همچو دیو از وی فرشته می‏گریخت ** بهر نانی چند آب چشم ریخت‏
  • Melek, Şeytandan kaçar gibi ondan kaçmaya başladı. Bir lokma ekmek için ne kadar gözyaşı döktü.
  • گر چه یک مو بد گنه کاو جسته بود ** لیک آن مو در دو دیده رسته بود
  • Gerçi cüret ettiği suç bir kıl kadardı. Fakat o kıl iki gözde bitmişti.
  • بود آدم دیده‏ی نور قدیم ** موی در دیده بود کوه عظیم‏
  • Âdem, kadim nur’un gözüydü. Gözde kıl, büyük bir dağ kesilir.
  • گر در آن آدم بکردی مشورت ** در پشیمانی نگفتی معذرت‏
  • Eğer Âdem, o hususta meşverette bulunsaydı pişman olup özürler serdetmezdi.
  • ز آن که با عقلی چو عقلی جفت شد ** مانع بد فعلی و بد گفت شد 20
  • Çünkü bir akıl, başka bir akılla birleşti mi; kötü işe, kötü söze mani olur.
  • نفس با نفس دگر چون یار شد ** عقل جزوی عاطل و بی‏کار شد
  • Fakat nefis, başka bir nefisle dost olursa cüzi akıl muattal olur, bir işe yaramaz.
  • چون ز تنهایی تو نومیدی شوی ** زیر سایه‏ی یار خورشیدی شوی‏
  • Yalnızlıktan ümitsizliğe düşünce güneş gibi bir sevgilinin gölgesi altına gir.
  • رو بجو یار خدایی را تو زود ** چون چنان کردی خدا یار تو بود
  • Yürü, tez bir Allah dostu ara. Böyle yaptın mı, Allah, senin dostun olur.
  • آن که در خلوت نظر بر دوخته ست ** آخر آن را هم ز یار آموخته ست‏
  • Halvette oturup gözünü yuman da bunu yine dosttan öğrenmiştir.
  • خلوت از اغیار باید نه ز یار ** پوستین بهر دی آمد نه بهار 25
  • Ağyardan halvet etmek gerek, yardan değil. Kürk, kışın işe yarar, baharın değil.