English    Türkçe    فارسی   

2
1601-1610

  • رحمت صد تو بر آن بلقیس باد ** که خدایش عقل صد مرده بداد
  • Belkıs’a yüzlerce rahmet olsun. Tanrı, ona yüzlerce erkeğin aklını vermişti.
  • هدهدی نامه بیاورد و نشان ** از سلیمان چند حرفی با بیان‏
  • Bir hüthüt kuşu, Süleyman’dan birkaç satırdan ibaret bir mektup getirdi.
  • خواند او آن نکتهای با شمول ** با حقارت ننگرید اندر رسول‏
  • Belkıs okudu. Elçinin getirdiği o şümullü nükteleri hor görmedi.
  • جسم هدهد دید و جان عنقاش دید ** حس چو کفی دید و دل دریاش دید
  • Gözü, hüthütü gördü, gönlü onun Anka olduğunu anladı. Duygusu onu bir köpekten ibaret gördü, gönlüyse bir derya.
  • عقل با حس زین طلسمات دو رنگ ** چون محمد با ابو جهلان به جنگ‏ 1605
  • Akıl, bu iki renkli tılsımlar yüzünden Muhammet’le, Ebucehil’lerin savaştığı gibi duygu ile savaşır durur.
  • کافران دیدند احمد را بشر ** چون ندیدند از وی انشق القمر
  • Kâfirler, Ahmet’i beşer gördüler. Çünkü onun ayı böldüğünü görmemişlerdi.
  • خاک زن در دیده‏ی حس بین خویش ** دیده‏ی حس دشمن عقل است و کیش‏
  • Hisse ait gözüne toprak serp. His gözü, akla da düşmandır, dine de.
  • دیده‏ی حس را خدا اعماش خواند ** بت پرستش گفت و ضد ماش خواند
  • Allah duygu gözüne kör dedi, putperest dedi, bizim zıddımız dedi.
  • ز انکه او کف دید و دریا را ندید ** ز انکه حالی دید و فردا را ندید
  • Çünkü o, köpüğü gördü de denizi görmedi. Bu demi gördü de yarını görmedi.
  • خواجه‏ی فردا و حالی پیش او ** او نمی‏بیند ز گنجی جز تسو 1610
  • Bu günün sahibi de odur, yarının sahibi de. Her ana sahip olan, önünde durup durur da o, hazineden bir pul bile görmez.