-
آب را در غورها پنهان کنم ** چشمهها را خشک و خشکستان کنم
- Yerin derinliklerinde gizler, kaynakları kurutur, kupkuru bir hale getirirsem,
-
آب را در چشمه کی آرد دگر ** جز من بیمثل با فضل و خطر 1635
- Benim gibi ihsanda, ululukta misalsiz olan tek Allahtan başka kim vardır ki suyu tekrar kaynağına getirebilsin?” ayetini okuyordu.
-
فلسفی منطقی مستهان ** میگذشت از سوی مکتب آن زمان
- Bir hor, hakir felsefeci, bir aşağılık mantıkçı, mektep yanından geçerken,
-
چون که بشنید آیت او از ناپسند ** گفت آریم آب را ما با کلند
- Bu ayeti duyup hoşuna gitmedi. Dedi ki: “ Suyu külünkle biz çıkarırız.
-
ما بزخم بیل و تیزی تبر ** آب را آریم از پستی ز بر
- Belin, kazmanın darbesiyle ta yerin dibinden kaynatırız”
-
شب بخفت و دید او یک شیر مرد ** زد طپانچه هر دو چشمش کور کرد
- Gece uyudu, rüyada aslan gibi bir adam gördü. O adam felsefeciye bir tokat vurdu. İki gözünü de kör etti.
-
گفت زین دو چشمهی چشم ای شقی ** با تبر نوری بر آر ار صادقی 1640
- Dedi ki: “Ey kötü kişi, eğer doğrucuysan, gözün doğruysa bu iki göz kaynağını da, haydi kazma ile nurlandır”
-
روز بر جست و دو چشم کور دید ** نور فایض از دو چشمش ناپدید
- Gündüzün felsefeci sıçrayıp uykudan kalktı. Gördü ki iki gözü de kör olmuş, iki gözünün nuru da sönmüş!
-
گر بنالیدی و مستغفر شدی ** نور رفته از کرم ظاهر شدی
- Eğer ağlayıp inleseydi, eğer tövbe ve istiğfar etseydi mahvolan nur, Allah keremiyle yine zuhur ederdi.
-
لیک استغفار هم در دست نیست ** ذوق توبه نقل هر سر مست نیست
- Fakat istiğfar etmek de elde değildir. Tövbe zevki, her sarhoşun mezesi olmaz.