-
ما بزخم بیل و تیزی تبر ** آب را آریم از پستی ز بر
- Belin, kazmanın darbesiyle ta yerin dibinden kaynatırız”
-
شب بخفت و دید او یک شیر مرد ** زد طپانچه هر دو چشمش کور کرد
- Gece uyudu, rüyada aslan gibi bir adam gördü. O adam felsefeciye bir tokat vurdu. İki gözünü de kör etti.
-
گفت زین دو چشمهی چشم ای شقی ** با تبر نوری بر آر ار صادقی 1640
- Dedi ki: “Ey kötü kişi, eğer doğrucuysan, gözün doğruysa bu iki göz kaynağını da, haydi kazma ile nurlandır”
-
روز بر جست و دو چشم کور دید ** نور فایض از دو چشمش ناپدید
- Gündüzün felsefeci sıçrayıp uykudan kalktı. Gördü ki iki gözü de kör olmuş, iki gözünün nuru da sönmüş!
-
گر بنالیدی و مستغفر شدی ** نور رفته از کرم ظاهر شدی
- Eğer ağlayıp inleseydi, eğer tövbe ve istiğfar etseydi mahvolan nur, Allah keremiyle yine zuhur ederdi.
-
لیک استغفار هم در دست نیست ** ذوق توبه نقل هر سر مست نیست
- Fakat istiğfar etmek de elde değildir. Tövbe zevki, her sarhoşun mezesi olmaz.
-
زشتی اعمال و شومی جحود ** راه توبه بر دل او بسته بود
- Yapılan işlerin çirkinliği, küfür ve inkârın şomluğu, onun gönlüne tövbe gelmesine mani oluyordu, tövbe yolunu bağlamıştı.
-
دل به سختی همچو روی سنگ گشت ** چون شکافد توبه آن را بهر کشت 1645
- Gönlü, katılıkta taşa dönmüştü. Tövbe onu ekin ekmek için nasıl yarabilir?
-
چون شعیبی کو که تا او را دعا ** بهر کشتن خاک سازد کوه را
- Nerede Şuayb gibi biri ki duasıyla dağı, ekin ekmek üzere toprak haline getirsin.
-
از نیاز و اعتقاد آن خلیل ** گشت ممکن امر صعب و مستحیل
- Halil’in niyazı ve inanışı yüzünden güç ve olmayacak iş mümkün oldu.