English    Türkçe    فارسی   

2
1724-1733

  • ای فدای تو همه بزهای من ** ای به یادت هیهی و هیهای من‏
  • Bütün keçilerim sana kurban olsun. Bütün nağmelerim, heyheylerim senin yâdınladır Allah’ım!”
  • این نمط بی‏هوده می‏گفت آن شبان ** گفت موسی با کی است این ای فلان‏ 1725
  • O çoban, bu çeşit saçama sapan şeyler söyleyip duruyordu. Musa “Kiminle konuşuyorsun?” diye sordu.
  • گفت با آن کس که ما را آفرید ** این زمین و چرخ از او آمد پدید
  • Çoban, “ Bizi yaratanla, bu yeri göğü halk edenle” diye cevap verince,
  • گفت موسی های خیره‏سر شدی ** خود مسلمان ناشده کافر شدی‏
  • Musa dedi ki: “ Vah, vah, sen sersemlemişsin. Daha Müslüman olmadan kâfir oldun,
  • این چه ژاژست و چه کفر است و فشار ** پنبه‏ای اندر دهان خود فشار
  • Bu ne saçma söz, bu ne küfür, bu ne olmayacak şey? Ağzına pamuk tıka.
  • گند کفر تو جهان را گنده کرد ** کفر تو دیبای دین را ژنده کرد
  • Küfrünün pis kokusu dünyayı tuttu. Küfrün, din kumaşını yıprattı.
  • چارق و پا تابه لایق مر تراست ** آفتابی را چنینها کی رواست‏ 1730
  • Çarık, dolak, ancak sana yaraşır. Bir güneşe bu çeşit şeylerin ne lüzumu var?
  • گر نبندی زین سخن تو حلق را ** آتشی آید بسوزد خلق را
  • Böyle sözlerden ağzını kapamazsan bir ateş gelir, halkı yakar.
  • آتشی گر نامده ست این دود چیست ** جان سیه گشته روان مردود چیست‏
  • Zaten ateş gelmedi de bu duman ne? Can niye kapkara bir hale geldi, ruh merdutlaştı?
  • گر همی‏دانی که یزدان داور است ** ژاژ و گستاخی ترا چون باور است‏
  • Allah’ın her şeye kadir ve her hususta âdil olduğunu biliyorsan nasıl oluyor da bu hezeyanlara, bu küstahlığa cüret ediyorsun?