-
ملت عشق از همه دینها جداست ** عاشقان را ملت و مذهب خداست 1770
- Aşk şeriatı, bütün dinlerden ayrıdır. Âşıkların şeriatı da Allah’tır, mezhebi de.
-
لعل را گر مهر نبود باک نیست ** عشق در دریای غم غمناک نیست
- Lâlin, lâl olduğunu ispat eden bir damgası olmasa da ne çıkar? Aşk, gam denizinde gamlanmaz ki!
-
وحی آمدن موسی را علیه السلام در عذر آن شبان
- Musa Aleyhisselem’a o çobanın mazur olduğuna dair vahiy gelmesi
-
بعد از آن در سر موسی حق نهفت ** رازهایی کان نمیآید به گفت
- Ondan sonra Hak, Musa’nın sırrına dile gelmeyecek sırlar söyledi;
-
بر دل موسی سخنها ریختند ** دیدن و گفتن به هم آمیختند
- Musa’nın gölüne sözler döktüler. Görmekle söylemeyi birbirine karıştırdılar.
-
چند بیخود گشت و چند آمد به خود ** چند پرید از ازل سوی ابد
- Nice defa kendisinden geçti, nice defa kendisine geldi. Kaç kere ezelden ebede uçtu!
-
بعد از این گر شرح گویم ابلهی است ** ز انکه شرح این ورای آگهی است 1775
- Eğer bundan ötesini anlatmaya kalkışırsam ahmaklık etmiş olurum. Çünkü bunu açmak, bunu anlatmak, anlayışın ötesindedir.
-
ور بگویم عقلها را بر کند ** ور نویسم بس قلمها بشکند
- Söylesen akıllar hayran olur. Yazsam birçok kalemler kırılır!
-
چون که موسی این عتاب از حق شنید ** در بیابان در پی چوپان دوید
- Musa Allahtan bu azarı duyunca çöle düşüp çobanın ardınca koştu.
-
بر نشان پای آن سر گشته راند ** گرد از پردهی بیابان بر فشاند
- O hayran âşığın izini izledi, çöldeki otların tozunu silkti.
-
گام پای مردم شوریده خود ** هم ز گام دیگران پیدا بود
- Âşık ve hayran adamların ayak izleri, başkalarının izlerinden ayrılır, hemen belli olur.