-
روح از انگور می را دیده است ** روح از معدوم شی را دیده است
- “Ruh üzümden şarabı, yoktan varı görür”
-
دیده چون بیکیف هر با کیف را ** دیده پیش از کان صحیح و زیف را
- Onlar da keyfiyete düşecek olan her şeyi keyfiyetsiz görmüşler, madenden önce sağlamla kalpı fark etmişlerdir.
-
پیشتر از خلقت انگورها ** خورده میها و نموده شورها 180
- Üzüm yaratılmadan önce şaraplar içmişler, muhabbet sarhoşu olmuşlardır.
-
در تموز گرم میبینند دی ** در شعاع شمس میبینند فی
- Onlar, sıcak temmuz ayında kışı, güneşin ziyasında gölgeyi görür.
-
در دل انگور می را دیدهاند ** در فنای محض شی را دیدهاند
- Üzümün gönlünde şarabı, tamam yoklukta bütün varlığı müşahede ederler.
-
آسمان در دور ایشان جرعه نوش ** آفتاب از جودشان زربفتپوش
- Gök, onların işret meclislerinde ancak bir yudumcuk içer. Güneş, ancak onların cömertliğiyle bu sırmalı libası giyer.
-
چون از ایشان مجتمع بینی دو یار ** هم یکی باشند و هم ششصد هزار
- Onlardan iki dostu bir arada gördün mü bil ki onlar hem birdir, hem altı yüz bin!
-
بر مثال موجها اعدادشان ** در عدد آورده باشد بادشان 185
- Onların sayıları dalgalar gibidir. Onlar rüzgâr, zahiren çoğaltır.
-
مفترق شد آفتاب جانها ** در درون روزن ابدان ما
- Halkın can güneşi, halkın pencerelere benzeyen bedenlerinde taaddüt eder, çoğalır.
-
چون نظر در قرص داری خود یکی است ** و آن که شد محجوب ابدان در شکی است
- Fakat güneşin kursuna bakarsan birdir. Bedenlerle mahcup olan kişi şüphededir.