English    Türkçe    فارسی   

2
1813-1822

  • چون که گردانید سر سوی زمین ** در کمی و خشکی و نقص و غبین‏
  • Fakat başını yere eğdi mi de günden güne küçülür, kurur, noksan bulur, mahvolur!
  • میل روحت چون سوی بالا بود ** در تزاید مرجعت آن جا بود
  • Ruhunun meyli, yüceliklere ise yücelir durursun, varacağın yer de orasıdır.
  • ور نگون ساری سرت سوی زمین ** آفلی حق لا یحب الآفلین‏ 1815
  • Aksine olarak başını yere eğdin mi battın gitti, Hak “ Ben batanları sevmem” demiştir.
  • پرسیدن موسی علیه السلام از حق تعالی سر غلبه‏ی ظالمان‏
  • Musa Aleyhisselâm’ın Ulu Allah’tan zalimlerin galip gelmelerindeki sırrı sorması
  • گفت موسی ای کریم کارساز ** ای که یک دم ذکر تو عمر دراز
  • Musa, “Ey kerem sahibi, ey her işi yapan, ey bir an zikri, uzun bir ömre bedel olan Allah!
  • نقش کژمژ دیدم اندر آب و گل ** چون ملایک اعتراضی کرد دل‏
  • Bu balçık âleminde eğri büğrü bir iz gördüm. Gönül melekler gibi itiraz etti.
  • که چه مقصود است نقشی ساختن ** و اندر او تخم فساد انداختن‏
  • “Bir nakış yapıp ona fesat tohumunu ekmekteki maksat nedir?
  • آتش ظلم و فساد افروختن ** مسجد و سجده کنان را سوختن‏
  • Zulüm ve fesat ateşini alevlendirip mescidi de, secde edenleri de yakmakta ne hikmet var?
  • مایه‏ی خونابه و زردآبه را ** جوش دادن از برای لابه را 1820
  • Bir yalvarış için kan ve irin kaynağını coşturmak neden?” dedim.
  • من یقین دانم که عین حکمت است ** لیک مقصودم عیان و رویت است‏
  • Ben bunların aynı hikmet olduğunu biliyorum. Fakat maksadım, bu hikmetin büsbütün açığa çıkması ve benim açıkça görmem.
  • آن یقین می‏گویدم خاموش کن ** حرص رویت گویدم نه جوش کن‏
  • O yakîn bana “Sus” dediği halde görme hırsı “ hayır, coş!” demekte.