-
برد او را زخم آن دبوس سخت ** زو گریزان تا به زیر یک درخت
- O şiddetlice vurulan topuzun acısı, adamı bir ağaç altına kadar kaçırdı.
-
سیب پوسیده بسی بد ریخته ** گفت از این خور ای به درد آویخته
- Oraya bir hayli çürük elma dökülmüştü. Adama “ Ey dertli kişi, bunları ye” dedi.
-
سیب چندان مر و را در خورد داد ** کز دهانش باز بیرون میفتاد
- EKSIK
-
بانگ میزد کای امیر آخر چرا ** قصد من کردی تو نادیده جفا
- “Beyim, ben sana ne yaptım, bana ne kastın var?
-
گر ترا ز اصل است با جانم ستیز ** تیغ زن یک بارگی خونم بریز 1885
- Eğer bana hakikaten bir kastın varsa vur kılıcı, birden kanını dök!
-
شوم ساعت که شدم بر تو پدید ** ای خنک آن را که روی تو ندید
- Sana çattığım saat ne menhus saatmiş. Ne mutlu senin yüzünü görmeyene!
-
بیجنایت بیگنه بیبیش و کم ** ملحدان جایز ندارند این ستم
- Dinsizler bile kimseye suçsuz, günahsız, az çok bir şey yapmadan böyle sitem etmezler, bu sitemi caiz saymazlar” diyordu.
-
میجهد خون از دهانم با سخن ** ای خدا آخر مکافاتش تو کن
- Söz söylerken ağzından kan geliyordu “ Yarabbi cezasını sen ver!” diye bağırmakta,
-
هر زمان میگفت او نفرین نو ** اوش میزد کاندر این صحرا بدو
- Her an ona kötü söylemekte, lânet etmekteydi. Atlı ise “ bu ovada koş” diye onu dövüyordu.
-
زخم دبوس و سوار همچو باد ** میدوید و باز در رو میفتاد 1890
- Adam, topuz acısıyla atlının korkusundan yel gibi koşmağa başladı. Hem koşuyor, hem yüzüstü düşüyordu.