-
هر زمان میگفت او نفرین نو ** اوش میزد کاندر این صحرا بدو
- Her an ona kötü söylemekte, lânet etmekteydi. Atlı ise “ bu ovada koş” diye onu dövüyordu.
-
زخم دبوس و سوار همچو باد ** میدوید و باز در رو میفتاد 1890
- Adam, topuz acısıyla atlının korkusundan yel gibi koşmağa başladı. Hem koşuyor, hem yüzüstü düşüyordu.
-
ممتلی و خوابناک و سست بد ** پا و رویش صد هزاران زخم شد
- Karnı toktu, uykulu ve gevşemiş bir haldeydi. Ayağında, yüzünde yüz binlerce yara vardı.
-
تا شبانگه میکشید و میگشاد ** تا ز صفرا قی شدن بر وی فتاد
- Atlı o adamı akşam çağına kadar çekiştirip durdu. Nihayet, adamın safrası kabardı, kusmağa başladı.
-
زو بر آمد خوردهها زشت و نکو ** مار با آن خورده بیرون جست از او
- İyi, kötü yediklerini kustu. Bu kusma esnasında yılan da içinden dışarı çıktı.
-
چون بدید از خود برون آن مار را ** سجده آورد آن نکو کردار را
- O yılanı görünce kendisine iyilik eden atlıya secde etti.
-
سهم آن مار سیاه زشت زفت ** چون بدید آن دردها از وی برفت 1895
- O kapkara çirkin ve heybetli yılanı görünce bütün dertlerini unuttu.
-
گفت خود تو جبرییل رحمتی ** یا خدایی که ولی نعمتی
- Dedi ki: “ Sen, bir rahmet Cebrailisin yahut da velinimet Allah’sın
-
ای مبارک ساعتی که دیدیام ** مرده بودم جان نو بخشیدیام
- Ne kutlu saatmiş ki beni gördün. Ölüydüm, bana yeni bir can bağışladın.
-
تو مرا جویان مثال مادران ** من گریزان از تو مانند خران
- Sen, beni analar gibi aramaktayken, ben eşekler gibi senden kaçıyordum.