-
چون اسیری بند بر حاکم نهد ** حاکم آن را بر درد بیرون جهد
- Bu, bir esirin hâkimi bağlanmasına benzer. Hâkim o bağı koparır, o bağdan kurtulur.
-
بر سرش کوبد ز خشم آن بند را ** میزند بر روی او سوگند را
- Kızgınlıkla o bağı, kölesinin kafasına fırlatıp atar. Nefis de o yemini, kendisine esir olan adamın suratına vurur.
-
تو ز اوفوا بالعقودش دست شو ** احفظوا أیمانکم با او مگو
- Sen onun “Ahitlerinize vefa edin” hükmünden el yıka. “ Yeminlerinizi koruyun, ahitlerinizde durun” hükmünü ona söyleme.
-
و آن که حق را ساخت در پیمان سند ** تن کند چون تار و گرد او تند 2140
- Kiminle ahdettiğini bilen tenini iplik haline kor, o ahdin etrafında dolanır, o ahdi örer durur.
-
رفتن مصطفی علیه السلام به عیادت صحابی و بیان فایده عیادت
- Mustafa Aleyhisselâm’ın bir hasta sahabenin hatırını sormaya gitmesi, hasta halini, hatırını sormasının faydası
-
از صحابه خواجهای بیمار شد ** و اندر آن بیماریش چون تار شد
- Sahabeden biri hastalandı, o hastalık yüzünden zayıfladı, iplik gibi inceldi.
-
مصطفی آمد عیادت سوی او ** چون همه لطف و کرم بد خوی او
- Mustafa halini, hatırını sormaya geldi. Çünkü Peygamber’in huyu tamamıyla lütuf ve keremden ibaretti.
-
در عیادت رفتن تو فایده است ** فایده آن باز با تو عایده است
- Hastanın halini, hatırını sormaya gitmekte fayda vardır. Faydası da gene sanadır.
-
فایده اول که آن شخص علیل ** بوک قطبی باشد و شاه جلیل
- Birinci faydası şudur; O hasta adam, bir kutup, bir ulu şah olabilir.
-
ور نباشد قطب یار ره بود ** شه نباشد فارس اسپه بود 2145
- Mademki inatçı adam, gönlünün iki gözü de yok, odunu ödağacından ayırt edemezsin.
-
پس صله یاران ره لازم شمار ** هر که باشد گر پیاده گر سوار
- Âlemde hazineler var. Beyhude üzülme, yorulma. Yalnız hiçbir viraneyi de definesiz bilme.