-
آمد از حق سوی موسی این عتاب ** کای طلوع ماه دیده تو ز جیب
- Tanrı’dan Musa’ya şu hitap geldi: “Ey koltuğundan ayın doğduğunu gören!
-
مشرقت کردم ز نور ایزدی ** من حقم رنجور گشتم نامدی
- Seni Tanrılık nurunun doğusu haline getirdiğim halde ben ki Tanrı’yım, hastalandım da niçin halimi hatırımı sormaya gelmedin?”
-
گفت سبحانا تو پاکی از زیان ** این چه رمز است این بکن یا رب بیان
- Musa, “Tanrı” sen kusurdan münezzehsin. Bu ne remizdir, Yarabbi, bunu bildir” dedi.
-
باز فرمودش که در رنجوریم ** چون نپرسیدی تو از روی کرم
- Bunun üzerine Tanrı, yine “ Hastalığımda kerem edip niçin halimi sormadın?” buyurdu.
-
گفت یا رب نیست نقصانی تو را ** عقل گم شد این سخن را بر گشا 2160
- Musa, “Yarabbi, senin bir noksanın olamaz. Aklım şaştı, bu sözün hakikatini anlat” dedi.
-
گفت آری بنده خاص گزین ** گشت رنجور او منم نیکو ببین
- Tanrı, “Evet, has ve seçilmiş bir kulun hastalanmıştı. İyice bir bak hele o, benim.
-
هست معذوریش معذوری من ** هست رنجوریش رنجوری من
- Onun özür serdetmesi benim özür serdetmemdir. Onun hastalığı benim hastalığımdır” buyurdu.
-
هر که خواهد همنشینی خدا ** تا نشیند در حضور اولیا
- Tanrı ile oturup kalkmak isteyen kişi veliler huzurunda otursun.
-
از حضور اولیا گر بسکلی ** تو هلاکی ز آن که جزوی بیکلی
- Velilerin huzurundan kesilirsen helâk oldun gitti. Çünkü sen küllü olmayan bir cüzüsün.
-
هر که را دیو از کریمان وابرد ** بیکسش یابد سرش را او خورد 2165
- Şeytan, birisini kerem sahiplerinden ayırırsa onu kimsiz, kimsesiz bir hale kor, o halde de bulunca başını yer, mahvedip gider.