-
مر مرا اغیار دانستید هان ** نیستم اغیارتر زین قلتبان
- Beni ağyar bildiniz. Fakat bilin ki bu kaltabandan daha ağyar değilim.
-
این چه من خوردم شما را خوردنی است ** وین چنین شربت جزای هر دنی است
- Benim yediğimi siz de yiyeceksiniz. Bu çeşit şerbet, her aşağılık kişiye lâyıktır.
-
این جهان کوه است و گفتوگوی تو ** از صدا هم باز آید سوی تو
- Bu âlem dağdır, senin sözlerin, yine ses vererek sana gelir” dedi.
-
چون ز صوفی گشت فارغ باغبان ** یک بهانه کرد ز آن پس جنس آن
- Bahçıvan sofiden kurtulunca yine o çeşit bir bahane kurdu.
-
کای شریف من برو سوی وثاق ** که ز بهر چاشت پختم من رقاق 2190
- Şerife “Ey şerif, eve git de kuşluk öğünü için, yufka ekmeği pişirmiştim,
-
بر در خانه بگو قیماز را ** تا بیارد آن رقاق و قاز را
- Evin kapısını vur.K aymaz’a söyle, o yufka ekmeğiyle kazı getirsin” dedi.
-
چون به ره کردش بگفت ای تیز بین ** تو فقیهی ظاهر است این و یقین
- Şerif gidince, fakîhe dedi ki: “Ey işi yerinde, güneş görmüş her şeyi anlar bilir adam, den fakihsin, bu meydanda.
-
او شریفی میکند دعوی سرد ** مادر او را که داند تا که کرد
- O şerif, manasız bir iddiada bulunuyor. Anasının ne iş ettiğini kim bilir ki?
-
بر زن و بر فعل زن دل مینهید ** عقل ناقص و آن گهانی اعتماد
- Karıya ve karı işine gönül bağlıyor, hem kadınlar nâkıs akıllıdır diyor, hem de onlara itimat edemiyorsunuz.
-
خویشتن را بر علی و بر نبی ** بسته است اندر زمانه بس غبی 2195
- Zamanede nice ahmaklar, Ali’ye Peygambere nispet iddia ederler.”