English    Türkçe    فارسی   

2
2197-2206

  • هر که بر گردد سرش از چرخها ** همچو خود گردنده بیند خانه را
  • Dönen ve bu yüzden başı dönmüş olan kişi elbette evi de kendisi gibi döner görür.
  • آن چه گفت آن باغبان بو الفضول ** حال او بد، دور از اولاد رسول‏
  • O edepsiz bahçıvanın söylediği sözler, kendi haliydi. Evlâdı Resulden o işler, uzaktır.
  • گر نبودی او نتیجه مرتدان ** کی چنین گفتی برای خاندان‏
  • O bahçıvan mürtetlerin dölü olmasaydı Peygamber hanedanı hakkında böyle söyler miydi?
  • خواند افسونها شنید آن را فقیه ** در پیش رفت آن ستمکار سفیه‏ 2200
  • Afsunlar okudu, fakîh de bunları dinledi. Bunun üzerine o sitemkâr fakîh şerifin ardından gidip,
  • گفت ای خر اندر این باغت که خواند ** دزدی از پیغمبرت میراث ماند
  • “Ey eşek, bu bağa seni kim davet etti? Hırsızlık sana Peygamberden mi miras kaldı?
  • شیر را بچه همی‏ماند بدو ** تو به پیغمبر به چه مانی بگو
  • Aslan yavrusu, aslana benzer, sen söyle bakayım, Peygambere ne yüzden benziyorsun?” dedi.
  • با شریف آن کرد مرد ملتجی ** که کند با آل یاسین خارجی‏
  • O zalim herif, şerife, Haricî Âl-i Yâsîn’e ne yaparsa onu yaptı.
  • تا چه کین دارند دایم دیو و غول ** چون یزید و شمر با آل رسول‏
  • Hatta şeytan ve gul, Âl-i Resul’e Yezid ve Şimir gibi nasıl kin tutarlarsa o da öyle kin tuttu, öcünü aldı.
  • شد شریف از زخم آن ظالم خراب ** با فقیه او گفت ما جستیم از آب‏ 2205
  • Şerif, o zâlimin zulmünden harap oldu, fakîhe “Ben sudan çıktım.
  • پای دار اکنون که ماندی فرد و کم ** چون دهل شو زخم می‏خور بر شکم‏
  • Ayağını tetik bas, şimdi yapayalnız kaldın. Davula benze, boyuna karnına tokmak ye!