-
گفت حق استت بزن دستت رسید ** این سزای آن که از یاران برید
- Fakîh “Vur, vur, hakkın var. Fırsat ele geçti. Dostlardan ayrılanın lâyığı budur” dedi.
-
رجعت به قصه مریض و عیادت پیغامبر علیه السلام
- Hastanın ve Peygamber Sallâllahü Aleyhi Ve Sellem’in hasta sahabeyi dolaşıp hatırını sorması hikâyesine dönüş
-
این عیادت از برای این صله است ** وین صله از صد محبت حامله است
- Hastanın hatırını soruş, dostluğu, birliği temin etmek içindir. Bu birlik, bu dostluk da yüz türlü sevgi doğurur.
-
در عیادت شد رسول بیندید ** آن صحابی را به حال نزع دید
- Naziri olmayan Peygamber, hastayı dolaşmaya, hatırını sormaya gidince o sahabeyi ölüm halinde gördü.
-
چون شوی دور از حضور اولیا ** در حقیقت گشتهای دور از خدا
- Velilerin huzurundan uzaklaşırsan hakikatte Tanrı’dan uzaklaşırsın.
-
چون نتیجه هجر همراهان غم است ** کی فراق روی شاهان ز آن کم است 2215
- Yoldaşlardan ayrılmanın sonu bile gam olursa padişahlardan ayrılık nasıl olur da ondan daha aşağı olur.
-
سایه شاهان طلب هر دم شتاب ** تا شوی ز آن سایه بهتر ز آفتاب
- Her an durma, padişahların gölgesini ara bul ki o gölgede güneşten de iyi bir hale gelesin.
-
گر سفر داری بدین نیت برو ** ور حضر باشد از این غافل مشو
- Sefere çıkarsan bu niyetle çık, oturuyorsan yine bundan gafil olma!
-
گفتن شیخی بایزید را که کعبه منم گرد من طوافی میکن
- Bir şeyhin Ebu Yezid’e “Kâbe benim, benim etrafımda tavaf et” demesi
-
سوی مکه شیخ امت بایزید ** از برای حج و عمره میدوید
- Ümmet Şeyhi Bayezid, hac ve umre için yola düşmüş, Mekke’ye doğru koşa, koşa gidiyordu.
-
او به هر شهری که رفتی از نخست ** مر عزیزان را بکردی باز جست
- Hangi şehre varıyorsa önce o şehirdeki azizleri arıyor,
-
گرد میگشتی که اندر شهر کیست ** کاو بر ارکان بصیرت متکیاست 2220
- Bu şehirde basiret sahibi, gönül gözü açık kim var diye dolaşıp araştırıyordu.