-
باز میدید آن خرش در راه رو ** گه به چاهی میفتاد و گه به گو
- Yine daldı. Bu sefer eşeğini yolda giderken gâh, bir kuyuya, gâh bir çukura düşüyor gördü.
-
گونهگون میدید ناخوش واقعه ** فاتحه میخواند او و القارعه
- Türlü, türlü kötü rüyalar görüyordu. Rüyasında bazen Fatiha suresini, bazen Karia suresini okuyordu.
-
گفت چاره چیست یاران جستهاند ** رفتهاند و جمله درها بستهاند 225
- “ Çare ne? Dostlar kalkıp gittiler. Bütün kapıları da kapadılar” dedi.
-
باز میگفت ای عجب آن خادمک ** نه که با ما گشت هم نان و نمک
- Yine “O Hizmetçiceğiz, bizimle tuz ekmek yemedi mi ki?
-
من نکردم با وی الا لطف و لین ** او چرا با من کند بر عکس کین
- Ben ona lütuftan başka ne yaptım, yumuşak sözlerden başka ne söyledim? Aksine o bana neden kinlendi ki?
-
هر عداوت را سبب باید سند ** ور نه جنسیت وفا تلقین کند
- Her düşmanlığa bir sebep olur. Yoksa aynı cinsten oluş insanı vefakâr eder” diyordu.
-
باز میگفت آدم با لطف وجود ** کی بر آن ابلیس جوری کرده بود
- Sonra tekrar “ Lütuf ve ihsan sahibi Âdem, iblise bir cefada bulundu mu ki?
-
آدمی مر مار و کژدم را چه کرد ** کاو همیخواهد مر او را مرگ و درد 230
- İnsan; yılana, akrebe ne yaptı ki onlar, daima insanı sokmak öldürmek isterler.
-
گرگ را خود خاصیت بدریدن است ** این حسد در خلق آخر روشن است
- Kurdun huyu yırtıcılıktır. Bu haset de nihayet yaradılışta vardır demekte”,
-
باز میگفت این گمان بد خطاست ** بر برادر این چنین ظنم چراست
- Sonra yine “ Böyle kötü zanna düşmek hatadır. Neye kardeşim hakkında böyle bir zanda bulunuyorum?” diye söylenmekteydi.