حق آن حقی که جانت دیده است ** که مرا بر بیت خود بگزیده است
Canının gördüğü Hak hakkı için ki o, beni kendi evinden daha üstün, daha makbul etmiştir;
کعبه هر چندی که خانهی بر اوست ** خلقت من نیز خانهی سر اوست2245
Kâbe her ne kadar onun lütuf ve ihsan evidir ama benim vücudum da onun sır evi.
تا بکرد آن کعبه را در وی نرفت ** و اندر این خانه بجز آن حی نرفت
Tanrı, Kâbe’yi kurdu ama kurdu kuralı ona gitmedi. Hâlbuki bu eve, benim vücuduma, o ebedi diri olan Tanrı’dan başka kimse gelmedi.
چون مرا دیدی خدا را دیدهای ** گرد کعبهی صدق بر گردیدهای
Beni gördün ya, bil ki Tanrı’yı gördün; doğruluk Kâbe’sinin, hakikî Kâbe’nin etrafında tavaf ettin.
خدمت من طاعت و حمد خداست ** تا نپنداری که حق از من جداست
Bana hizmet, Tanrıya itaat etmek, onu övmektir. Sakın Hakkı benden ayrı sanma.
چشم نیکو باز کن در من نگر ** تا ببینی نور حق اندر بشر
Gözünü iyi aç da bana öyle bak ki beşerde Tanrı nurunu göresin” dedi.
بایزید آن نکتهها را هوش داشت ** همچو زرین حلقهاش در گوش داشت2250
Bayezid, o nükteleri dinledi, altın bir küpe gibi kulağına taktı.
آمد از وی بایزید اندر مزید ** منتهی در منتها آخر رسید
Bu yüzden derecesi yükseldi, fazileti arttı. Hakikat yolunun sonuna erişmiş olan Bayezid, artık ondan sonra bir son tasavvur edilemeyecek olan bir makama vardı.
دانستن پیغامبر صلی الله علیه و آله که سبب رنجوری آن شخص گستاخی بوده است در دعا
Peygamber’in o şahsın hastalandığına, duada küstahlık etmesinin sebep olduğunu bildirmesi
چون پیمبر دید آن بیمار را ** خوش نوازش کرد یار غار را
Peygamber, o hastayı görünce halini hatırını sordu, o hakikî dosta iltifatlarda bulundu.
زنده شد او چون پیمبر را بدید ** گوییا آن دم مر او را آفرید
Adam, Peygamber’i görünce dirildi, sanki o anda yeniden yaratılmıştı.