چشم نیکو باز کن در من نگر ** تا ببینی نور حق اندر بشر
Gözünü iyi aç da bana öyle bak ki beşerde Tanrı nurunu göresin” dedi.
بایزید آن نکتهها را هوش داشت ** همچو زرین حلقهاش در گوش داشت2250
Bayezid, o nükteleri dinledi, altın bir küpe gibi kulağına taktı.
آمد از وی بایزید اندر مزید ** منتهی در منتها آخر رسید
Bu yüzden derecesi yükseldi, fazileti arttı. Hakikat yolunun sonuna erişmiş olan Bayezid, artık ondan sonra bir son tasavvur edilemeyecek olan bir makama vardı.
دانستن پیغامبر صلی الله علیه و آله که سبب رنجوری آن شخص گستاخی بوده است در دعا
Peygamber’in o şahsın hastalandığına, duada küstahlık etmesinin sebep olduğunu bildirmesi
چون پیمبر دید آن بیمار را ** خوش نوازش کرد یار غار را
Peygamber, o hastayı görünce halini hatırını sordu, o hakikî dosta iltifatlarda bulundu.
زنده شد او چون پیمبر را بدید ** گوییا آن دم مر او را آفرید
Adam, Peygamber’i görünce dirildi, sanki o anda yeniden yaratılmıştı.
گفت بیماری مرا این بخت داد ** کامد این سلطان بر من بامداد
Sahabe, “ astalık beni bu bahta eriştirdi; bu sultan sabah çağında beni dolaşmaya geldi.
تا مرا صحت رسید و عاقبت ** از قدوم این شه بیحاشیت2255
Bu suretle bana sıhhat erişti, saltanatına bir hudut olmayan bu padişahın kademi bereketiyle iyileştim.
ای خجسته رنج و بیماری و تب ** ای مبارک درد و بیداری شب
Ne güzel, ne mübarek ağrı, sızı. Ne mutlu, ne kutlu hastalık hararet, dert ve gece uykusuzluğu!
نک مرا در پیری از لطف و کرم ** حق چنین رنجوریی داد و سقم
İşte Tanrı bana bu kocalığımda lütuf ve kereminden böyle bir hastalık, böyle bir illet verdi.
درد پشتم داد هم تا من ز خواب ** بر جهم هر نیم شب لا بد شتاب
Arka ağrısı ihsan etti de her gece yarısı uykudan uyandırdı.