English    Türkçe    فارسی   

2
2292-2301

  • همچنان که لشکر انبوه بود ** مر پیمبر را به چشم اندک نمود
  • Nitekim kalabalık askerde Peygamberin gözüne pek az göründü.
  • تا بر ایشان زد پیمبر بی‏خطر ** ور فزون دیدی از آن کردی حذر
  • De Peygamber, tehlike görmeksizin onlara hücum etti. Eğer fazla görseydi çekinirdi.
  • آن عنایت بود و اهل آن بدی ** احمدا ور نه تو بد دل می‏شدی‏
  • Ey Ahmet o bir inayetti ve sen onun ehliydin. Yoksa gönlün kötüleşir bozulurdu.
  • کم نمود او را و اصحاب و را ** آن جهاد ظاهر وباطن خدا 2295
  • Tanrı, o zâhiri ve bâtınî savaşı ona da ehemmiyetsiz gösterdi, eshabına da.
  • تا میسر کرد یسری را بر او ** تا ز عسری او بگردانید رو
  • Bu suretle de kolay şeyi ona kolaylaştırdı, güçten de artık yüz çevirmez oldu.
  • کم نمودن مر و را پیروز بود ** که حقش یار و طریق آموز بود
  • Düşmanı ona ehemmiyetsiz göstermek kutlu bir şeydi. Çünkü ona dost olan, yol yordamı öğreten Tanrı’ydı.
  • آن که حق پشتش نباشد از ظفر ** وای اگر گربش نماید شیر نر
  • Fakat zafer için yardımcısı Tanrı olmayan kişiye gelince: Ona tavşan bile erkek aslan görünür!
  • وای اگر صدرا یکی بیند ز دور ** تا به چالش اندر آید از غرور
  • Vay uzaktan yüzü bir görür de gururlanarak, savaşa girişirse!
  • ز آن نماید ذو الفقاری حربه‏ای ** ز آن نماید شیر نر چون گربه‏ای‏ 2300
  • Zülfikâr bir harbe gibi, erkek aslan da bir kedi gibi görünür de,
  • تا دلیر اندر فتد احمق به جنگ ** و اندر آردشان بدین حیلت به چنگ‏
  • Ahmak, yiğitçesine savaşa girişir, bu hileyle pençeye düşer.