-
تا به پای خویش باشند آمده ** آن فلیوان جانب آتشکده
- Bu suretle ateşe tapanlar, ateşgedeye kendi ayaklarıyla gelmiş olurlar.
-
کاه برگی مینماید تا تو زود ** پف کنی کاو را برانی از وجود
- O iş sana bir saman çöpü gibi görünür. Hemencecik onu üfler, yerinden uçururum sanırsın.
-
هین که آن که کوهها بر کنده است ** زو جهان گریان و او در خنده است
- Hâlbuki kendine gel, o saman çöpü, dağları bile yerinden söker. Onun yüzünden âlem ağlamaktadır, o ise gülmekte!
-
مینماید تا به کعب این آب جو ** صد چو عاج ابن عنق شد غرق او 2305
- Bu ırmak suyunun dibindeki topuk da görünür ama Uc-ibn-i Unuk gibi yüzlercesi onda boğulup gitmiştir!
-
مینماید موج خونش تل مشک ** مینماید قعر دریا خاک خشک
- Kan dalgası, misk tepesi, deniz gibi, kuru toprak görünür.
-
خشک دید آن بحر را فرعون کور ** تا در او راند از سر مردی و زور
- Kör Firavun da o denizi kuru gördü de erlik gösterip içine at sürdü.
-
چون در آید در تگ دریا بود ** دیدهی فرعون کی بینا بود
- Fakat içine dalınca denizin dibini boyladı. Firavun’un gözü nasıl olur da görür?
-
دیده بینا از لقای حق شود ** حق کجا هم راز هر احمق شود
- Göz Tanrı yüzüyle görür. Hak, nerede her ahmağın sırdaşı olacak?
-
قند بیند خود شود زهر قتول ** راه بیند خود بود آن بانگ غول 2310
- Şeker görür ama o gık demeden öldüren zehir kesilir. Yol sanır, fakat yol gösteren esas, esasen gul sesinden ibarettir!
-
ای فلک در فتنهی آخر زمان ** تیز میگردی بده آخر زمان
- Ey felek, âhır zaman fitnelerine pek sıkı sarıldın, nihayet bir an mühlet ver!