-
حق آن شه که ترا صاف آفرید ** کرد چندان مشعله در تو پدید
- Seni sâf yaratan, sen de bu kadar meşaleler meydana getiren padişah hakkı için.
-
آن چنان معمور و باقی داشتت ** تا که دهری از ازل پنداشتت
- O seni o kadar mamur ve baki bir hale soktu ki, Dehrî, nihayet senin evveline evvel yok sandı.
-
شکر دانستیم آغاز ترا ** انبیا گفتند آن راز ترا
- Şükür olsun ki senin evvelini bildik. Peygamberler sırrını söyledi.
-
آدمی داند که خانه حادث است ** عنکبوتی نه که در وی عابث است 2320
- İnsan olan bilir ki o, sonradan yapılmalıdır. Fakat evde ağ kuran örümcek ne bilsin!
-
پشه کی داند که این باغ از کی است ** کاو بهاران زاد و مرگش در دی است
- Sivrisinek ne bilir, bu bağ kimin? Baharın doğar, kışın ölür.
-
کرم کاندر چوب زاید سست حال ** کی بداند چوب را وقت نهال
- Tahta içinde sınık bir halde doğan kurt, tahtanın fidanlık halini bilir mi?
-
ور بداند کرم از ماهیتش ** عقل باشد کرم باشد صورتش
- Bilse bilse o vakit mahiyeti itibariyle akıl sahibi olur, isterse sureti kurt olsun.
-
عقل خود را مینماید رنگها ** چون پری دور است از آن فرسنگها
- Akıl, kendini renk, renk, çeşit, çeşit gösterir, ama peri gibi o suretlerden fersahlarca uzaktır.
-
از ملک بالاست چه جای پری ** تو مگس پری به پستی میپری 2325
- Hatta peri de nedir ki? Melekten bile üstündür. Fakat sen sinek kanatlısın da onun için aşağılarda uçuyorsun.
-
گر چه عقلت سوی بالا میپرد ** مرغ تقلیدت به پستی میچرد
- Gerçi aklın, seni yüceliklere çekmekte; ama taklit kurşun aşağılıklarda yayılmakta.