-
گر مکان را ره بدی در لامکان ** همچو شیخان بودمی من بر دکان
- Eğer Lâ mekân âleminde mekâna yer olsaydı ben de şeyhler gibi dükkânda oturur, alışverişe koyulurdum”
-
خواندن محتسب مست خراب افتاده را به زندان
- Muhtesibin, harap bir halde yere yıkılmış sarhoşu zindana dâvet etmesi
-
محتسب در نیم شب جایی رسید ** در بن دیوار مستی خفته دید
- Muhtesip gece yarısı bir yere uğradı. Duvar dibinde bir adamın uyuduğunu gördü.
-
گفت هی مستی چه خورده ستی بگو ** گفت از این خوردم که هست اندر سبو
- “Hey, sarhoş musun, ne içtin? Söyle” dedi. Adam dedi ki: “Testidekinden içtim!”
-
گفت آخر در سبو واگو که چیست ** گفت از آن که خوردهام گفت این خفی است
- Muhtesip “Söyle, testide ne var?” diye sordu. Adam, “İçtiğim şey” diye cevap verdi. Muhtesip, “Bu gizli bir lâf.
-
گفت آن چه خوردهای آن چیست آن ** گفت آن که در سبو مخفی است آن 2390
- Ne içtin, içtiğin ne ?” diye sordu. Adam “ Testide gizli olan şey işte” dedi.
-
دور میشد این سؤال و این جواب ** ماند چون خر محتسب اندر خلاب
- Bu sual cevap, birbirine ulanıp gitti. Muhtesip de eşek gibi çamura saplanıp kaldı.
-
گفت او را محتسب هین آه کن ** مست هو هو کرد هنگام سخن
- Ona, “Gel de bir ah de bakalım” dedi. Sarhoş söz söylerken “Hu, hu” dedi.
-
گفت گفتم آه کن هو میکنی ** گفت من شاد و تو از غم دم زنی
- Muhtesip, “Ben sana ah dedim, hu, de demedim, sen hu diyorsun” deyince, adam, “Ben neşeliyim, sen gamdan iki büklüm olmuşsun.
-
آه از درد و غم و بیدادی است ** هوی هوی می خوران از شادی است
- Ah; dertten, gamdan, zulümden olur. Sarhoşların bu hu’larıysa neşedendir.” dedi.
-
محتسب گفت این ندانم خیز خیز ** معرفت متراش و بگذار این ستیز 2395
- Muhtesip, “Ben şunu, bunu bilmem, kalk. Marifet satıp durma. Bu dırıltıyı bırak” dedi.