-
دور شو تا اسب نندازد لگد ** سم اسب توسنم بر تو رسد
- Hadi git, atım seni tepmesin. Uzaklaş, yoksa serkeş atımın nalı seni ezer!
-
های و هویی کرد شیخ و باز راند ** کودکان را باز سوی خویش خواند 2415
- Şeyh yine hay huy edip sopasını sürdü, yine çocukları yanına çağırdı.
-
باز بانگش کرد آن سایل بیا ** یک سؤالم ماند ای شاه کیا
- Adam tekrar bağırdı: “Ey ulu padişah, bir sualim kaldı, gel!” dedi.
-
باز راند این سو بگو زودتر چه بود ** که ز میدان آن بچه گویم ربود
- Şeyh tekrar o tarafa gelip “Çabuk söyle, nedir? Çok duramam, çünkü o çocuk meydandan topumu kaptı!” dedi.
-
گفت ای شه با چنین عقل و ادب ** این چه شیداست این چه فعل است ای عجب
- Adam “Ey Padişah, bu kadar akla, edebe sahip olduğun halde bu ne divanelik, bu ne iş. Şaşılacak şey!
-
تو ورای عقل کلی در بیان ** آفتابی در جنون چونی نهان
- Sen söz söylerken Aklı Küllünde ötesindesin; bir güneş olduğun halde nasıl delilikle gizleniyorsun” dedi.
-
گفت این اوباش رایی میزنند ** تا در این شهر خودم قاضی کنند 2420
- Şeyh dedi ki: ”Bu külhanbeyleri beni bu şehre kadı yapmaya karar verdiler.
-
دفع میگفتم مرا گفتند نی ** نیست چون تو عالمی صاحب فنی
- Reddettim, 'imkânı yok. Senin gibi âlim, fâzıl kimse yok.
-
با وجود تو حرام است و خبیث ** که کم از تو در قضا گوید حدیث
-
در شریعت نیست دستوری که ما ** کمتر از تو شه کنیم و پیشوا
- Şeriatta da senden aşağı birisini kendimize ulu yapmamıza müsaade yok.' dediler.