-
طالب علم است بهر عام و خاص ** نی که تا یابد از این عالم خلاص
- Bazı adamlar, havas ve avama görünmek için ilim öğrenmek ister, bu âlemden halâs olmak için değil.
-
همچو موشی هر طرف سوراخ کرد ** چون که نورش راند از در گشت سرد
- Böyle adam fareye benzer; her tarafı deler ama vuslat nurlarından gafildir.
-
چون که سوی دشت و نورش ره نبود ** هم در آن ظلمات جهدی مینمود
- Nuru, sahraya yol bulamadığı için ona bu karanlık kuyusu, hoş bir meskendir.
-
گر خدایش پر دهد پر خرد ** برهد از موشی و چون مرغان پرد
- Fakat Tanrı, ona akıl kanadını ihsan ederse farelikten kurtulur, kuşlar gibi uçar.
-
ور نجوید پر بماند زیر خاک ** ناامید از رفتن راه سماک 2435
- Kanat aramazsa yerin dibinde kalır, Simâk burcuna yol bulmaktan ümitsiz bir hale düşer.
-
علم گفتاری که آن بیجان بود ** عاشق روی خریداران بود
- Söze gelen ilim, cansızdır; satın alıcıların yüzüne âşıktır.
-
گر چه باشد وقت بحث علم زفت ** چون خریدارش نباشد مرد و رفت
- Münakaşa ve mübahase zamanı o ilim, büyük görünür ama alıcısı olmayınca ölür gider.
-
مشتری من خدای است او مرا ** میکشد بالا که الله اشتری
- Hâlbuki benim müşterim Tanrı’dır. Beni o yüceltir, o satın alır.
-
خونبهای من جمال ذو الجلال ** خونبهای خود خورم کسب حلال
- Benim kanımın diyeti ululuk sahibi Tanrı’nın cemalidir. Ben kendi kan diyetimi yemekteyim, bu bana helâl bir kazançtır.
-
این خریداران مفلس را بهل ** چه خریداری کند یک مشت گل 2440
- Bu müflis alıcıları bırak. Bir avuç toprak, ne satın alabilir ki?