-
ور نجوید پر بماند زیر خاک ** ناامید از رفتن راه سماک 2435
- Kanat aramazsa yerin dibinde kalır, Simâk burcuna yol bulmaktan ümitsiz bir hale düşer.
-
علم گفتاری که آن بیجان بود ** عاشق روی خریداران بود
- Söze gelen ilim, cansızdır; satın alıcıların yüzüne âşıktır.
-
گر چه باشد وقت بحث علم زفت ** چون خریدارش نباشد مرد و رفت
- Münakaşa ve mübahase zamanı o ilim, büyük görünür ama alıcısı olmayınca ölür gider.
-
مشتری من خدای است او مرا ** میکشد بالا که الله اشتری
- Hâlbuki benim müşterim Tanrı’dır. Beni o yüceltir, o satın alır.
-
خونبهای من جمال ذو الجلال ** خونبهای خود خورم کسب حلال
- Benim kanımın diyeti ululuk sahibi Tanrı’nın cemalidir. Ben kendi kan diyetimi yemekteyim, bu bana helâl bir kazançtır.
-
این خریداران مفلس را بهل ** چه خریداری کند یک مشت گل 2440
- Bu müflis alıcıları bırak. Bir avuç toprak, ne satın alabilir ki?
-
گل مخور گل را مخر گل را مجو ** ز انکه گل خوار است دایم زرد رو
- Toprak yeme, toprak alma, toprağı arama. Çünkü toprak yiyenin yüzü daima sapsarıdır.
-
دل بخور تا دایما باشی جوان ** از تجلی چهرهات چون ارغوان
- Gönül ye de daima genç kal. Benzin, tecelliden erguvana dönsün!”
-
یا رب این بخشش نه حد کار ماست ** لطف تو لطف خفی را خود سزاست
- Yarabbi, bu ihsan bizim işimiz değil. Senin lûtfun, gizli lûtfe yol göstericidir.
-
دست گیر از دست ما ما را بخر ** پرده را بردار و پردهی ما مدر
- Ey düşkünlerin ellerini tutan, elimizi tut. Bizi al, perdeyi kaldır, perdemizi yırtma.