-
ما ز خود سوی که گردانیم سر ** چون تویی از ما به ما نزدیکتر
- Biz kendimizden vazgeçer, yüzümüzü sana tutarız. Çünkü sen, bize bizden yakınsın.
-
این دعا هم بخشش و تعلیم تست ** گر نه در گلخن گلستان از چه رست
- Bu dua da senin öğretmenledir, senin ihsanındandır. Yoksa külhanda nasıl olur da gül bahçesi yetişir?
-
در میان خون و روده فهم و عقل ** جز ز اکرام تو نتوان کرد نقل 2450
- Kan ve bağırsak arasında kalmış olan anlayış ve akıl senin ikramından başka bir şey nakletmez ki,
-
از دو پارهی پیه این نور روان ** موج نورش میزند بر آسمان
- İki parça yağdan çıkan bu ruhani nurun nurani dalgası göklere vurmakta.
-
گوشت پاره که زبان آمد از او ** میرود سیلاب حکمت همچو جو
- Bu dil denen et parçasından hikmet nehri ırmak gibi akmakta.
-
سوی سوراخی که نامش گوشهاست ** تا بباغ جان که میوهاش هوشهاست
- Kulak denen deliklerden akıp, meyvesi akıl ve anlayış olan can bağına kadar gitmekte.
-
شاه راه باغ جانها شرع اوست ** باغ و بستانهای عالم فرع اوست
- Canlar bağının ana yolu da o anlayışın yolu. Âlemin bağları, bostanları onun fer’inden ibaret.
-
اصل و سرچشمهی خوشی آن است آن ** زود تجری تحتها الأنهار خوان 2455
- Bu hoşlukların aslı ve kaynağı o. Haydi, hemen “ O, bahçelerin inişlerinde nehirler akar” ayetini oku artık.”
-
تتمهای نصیحت رسول صلی الله علیه و آله بیمار را
- Peygamber Sallâllahu Aleyhi Ve Sellem’in hastaya nasihat etmesi hikâyesinin sonu
-
گفت پیغمبر مر آن بیمار را ** چون عیادت کرد یار زار را
- Peygamber, o hastayı dolaştı, o ağlayıp inleyen zavallının halini hatırını sordu. Sonra dedi ki:
-
که مگر نوعی دعایی کردهای ** از جهالت زهربایی خوردهای
- “Acaba sen bir çeşit dua mı ettin, bilmeyerek bir zehirli aş mı yedin?