-
آن یکی گوشش همیپیچید سخت ** و آن دگر در زیر گامش جست لخت
- Birisi kulağını burmakta, öbürü yara var mı diye damağını yoklamakta,
-
و آن دگر در نعل او میجست سنگ ** و آن دگر در چشم او میدید زنگ
- Diğeri nalında taş aramakta, bir diğeri de gözünü puslu görmekteydi.
-
باز میگفتند ای شیخ این ز چیست ** دی نمیگفتی که شکر این خر قوی است
- Sofiye “ Ey Şeyh, bu ne hal? Dün, şükür olsun, bu eşek kuvvetlidir demiyor muydun?” dediler.
-
گفت آن خر کاو به شب لاحول خورد ** جز بدین شیوه نداند راه کرد
- Sofi, geceleyin “Lâhavle” yiyen eşek, ancak böyle gider.
-
چون که قوت خر به شب لاحول بود ** شب مسبح بود و روز اندر سجود 250
- Merkebin azığı geceleyin “Lâhavle” olur, Geceleyin tespih çeker durursa gündüzün de secde eder, dedi.
-
آدمی خوارند اغلب مردمان ** از سلام علیکشان کم جو امان
- İnsanların çoğu insan yiyicidir. Onların selam vermelerine pek emin olma!
-
خانهی دیو است دلهای همه ** کم پذیر از دیو مردم دمدمه
- Hepsinin de gönlü Şeytan evidir. İnsan şeytanının lâfına pek kulak asma!
-
از دم دیو آن که او لاحول خورد ** هم چو آن خر در سر آید در نبرد
- Şeytan’ın ağzından çıkan “Lâhavle”ye kanan kişi, savaşta o eşek gibi tepesi üstüne düşer.
-
هر که در دنیا خورد تلبیس دیو ** و ز عدوی دوست رو تعظیم و ریو
- Dünyada Şeytan’ın şeytanlığına uyan; dost yüzlü düşmanın hürmetine, hilesine kanarsa,
-
در ره اسلام و بر پول صراط ** در سر آید همچو آن خر از خباط 255
- O eşek gibi arıklıktan ve sersemlikten İslâm yolunda, Sırat köprüsünün üstünde tepe taklak gelir.