-
خوب گوید ای شه حسن و بها ** پاک گردانیدیم از عیبها 2550
- Güzel de “Ey güzellik padişahı, beni bütün ayıplardan arıttın” der.
-
وصیت کردن پیغامبر صلی الله علیه و آله مر آن بیمار را و دعا آموزانیدنش
- Peygamber Sallâllahu Aleyhi Ve Sellem’in nasihat etmesi ve hastaya dua öğretmesi
-
گفت پیغمبر مر آن بیمار را ** این بگو کای سهل کن دشوار را
- Peygamber, o hastaya dedi ki: “Sen, şunu söyle; Tanrı, sen bize güçlükleri kolaylaştır.
-
آتنا فی دار دنیانا حسن ** آتنا فی دار عقبانا حسن
- Dünya yurdunda bize iyilik ver, ahiret yurdunda da.
-
راه را بر ما چو بستان کن لطیف ** منزل ما خود تو باشی ای شریف
- Yolumuzu gül bahçesi gibi lâtif bir hale getir, ey Yüce Tanrı, konağımız zaten sensin.”
-
مومنان در حشر گویند ای ملک ** نی که دوزخ بود راه مشترک
- Müminler mahşerde derler ki; “Ey melekler, cehennem müşterek bir yol değil miydi?
-
مومن و کافر بر او یابد گذار ** ما ندیدیم اندر این ره دود و نار 2555
- Mümin de oraya uğrayacaktı, kâfir de. Fakat biz bu yolda ne duman gördük, ne ateş.
-
نک بهشت و بارگاه ایمنی ** پس کجا بود آن گذرگاه دنی
- İşte burası cennet, emniyet yurdu. Peki o aşağılık uğrak nerede?”
-
پس ملک گوید که آن روضهی خضر ** که فلان جا دیدهاید اندر گذر
- Melekler derler ki: “Hani geçerken filân yerde gördüğümüz o yemyeşil bahçe vardı ya.
-
دوزخ آن بود و سیاستگاه سخت ** بر شما شد باغ و بستان و درخت
- Cehennem, o şiddetli azap yurdu, işte orasıydı. Fakat size bağlık, bahçelik, yeşillik bir yer oldu.
-
چون شما این نفس دوزخ خوی را ** آتشی گبر فتنه جوی را
- Siz, bu cehennem huylu, kötü suratlı, ateş meşrepli nefsi.