English    Türkçe    فارسی   

2
2634-2643

  • تا دهد جان را فراقش گوشمال ** جان بداند قدر ایام وصال‏
  • Bu suretle diler ki ayrıldığı, canın kulağını bursun, onu tedibetsin de can, vuslat günlerini bilsin.
  • گفت پیغمبر که حق فرموده است ** قصد من از خلق احسان بوده است‏ 2635
  • Peygamber “Tanrı, âlemi yaratmadan maksadım, ihsan etmekti.
  • آفریدم تا ز من سودی کنند ** تا ز شهدم دست‏آلودی کنند
  • Yarattım ki benden bir fayda görsünler, balıma parmaklarını bansınlar.
  • نی برای آن که تا سودی کنم ** و ز برهنه من قبایی بر کنم‏
  • Ben bir fayda göreyim, çıplak adamdan bir libas elde edeyim diye yaratmadım, dedi” buyurmuştur.
  • چند روزی که ز پیشم رانده است ** چشم من در روی خوبش مانده است‏
  • Birkaç gün oldu ki beni huzurundan kovdu. Fakat yine gözüm onun güzel yüzünde.
  • کز چنان رویی چنین قهر ای عجب ** هر کسی مشغول گشته در سبب‏
  • Böyle bir yüzden bu çeşit kahra uğramak şaşılacak şey. Herkes sebeple meşgul olup durmakta.
  • من سبب را ننگرم کان حادث است ** ز انکه حادث حادثی را باعث است‏ 2640
  • Hâlbuki ben sebebe bakmam. Çünkü sebep sonra meydana gelen bir şeydir. Sonradan meydana gelen bir şeyin varlığına sebep olur.
  • لطف سابق را نظاره می‏کنم ** هر چه آن حادث دو پاره می‏کنم‏
  • Ben ezeli lütfa bakar, sonradan meydana geleni yırtar, iki parça ederim.
  • ترک سجده از حسد گیرم که بود ** آن حسد از عشق خیزد نز جحود
  • Tutalım, Âdem’e secde etmemem hasettendi. Ama o haset de aşktan meydana geldi; inattan, inkârdan değil.
  • هر حسد از دوستی خیزد یقین ** که شود با دوست غیری همنشین‏
  • Her haset, şüphesiz dostluktan meydana gelir. Sevgiliyle başkaları bir arada oturunca haset baş gösterir.