-
گفت پیغمبر نشانی داده است ** قلب و نیکو را محک بنهاده است
- Muaviye, “Peygamber, nişanesini bildirmiş, kalpla sağlamı anlamak için mehenk vermiş;
-
گفته است الکذب ریب فی القلوب ** گفت الصدق طمانین طروب
- “Yalan kalplerde şüphe uyandırır, doğru kalplere emniyet ve neşe verir “demiştir.
-
دل نیارامد ز گفتار دروغ ** آب و روغن هیچ نفروزد فروغ 2735
- Gönül, yalan sözden istirahat bulmaz. Suyla yağ karışık olursa çırağ aydınlık vermez.
-
در حدیث راست آرام دل است ** راستیها دانهی دام دل است
- Doğru söz kalbe istirahat verir. Doğru sözler, gönül tuzağının taneleridir.
-
دل مگر رنجور باشد بد دهان ** که نداند چاشنی این و آن
- Gönül hasta olur, ağzı kokarsa ancak o vakit doğruyla yalanın tadını almaz.
-
چون شود از رنج و علت دل سلیم ** طعم کذب و راست را باشد علیم
- Fakat gönül ağrıdan illetten salim olursa, yalanla doğrunun lezzetini adamakıllı bilir, anlar.
-
حرص آدم چون سوی گندم فزود ** از دل آدم سلیمی را ربود
- Âdem’in buğdaya hırsı artınca bu hırs, gönlünden sıhhati, selâmeti kapıp götürdü.
-
پس دروغ و عشوهات را گوش کرد ** غره گشت و زهر قاتل نوش کرد 2740
- Senin yalanına, işvene kulak astı, aldanıp öldürücü zehri içti.
-
کژدم از گندم ندانست آن نفس ** میپرد تمییز از مست هوس
- O anda akrebi buğdaydayken ayırt edemedi. Hevesle mest olan kişinin temyizi uçup gider.
-
خلق مست آرزویند و هوا ** ز آن پذیرایند دستان ترا
- Halk, arzu ve heva sarhoşudur. Onu için senin yalanını dinler.