-
دل نیارامد ز گفتار دروغ ** آب و روغن هیچ نفروزد فروغ 2735
- Gönül, yalan sözden istirahat bulmaz. Suyla yağ karışık olursa çırağ aydınlık vermez.
-
در حدیث راست آرام دل است ** راستیها دانهی دام دل است
- Doğru söz kalbe istirahat verir. Doğru sözler, gönül tuzağının taneleridir.
-
دل مگر رنجور باشد بد دهان ** که نداند چاشنی این و آن
- Gönül hasta olur, ağzı kokarsa ancak o vakit doğruyla yalanın tadını almaz.
-
چون شود از رنج و علت دل سلیم ** طعم کذب و راست را باشد علیم
- Fakat gönül ağrıdan illetten salim olursa, yalanla doğrunun lezzetini adamakıllı bilir, anlar.
-
حرص آدم چون سوی گندم فزود ** از دل آدم سلیمی را ربود
- Âdem’in buğdaya hırsı artınca bu hırs, gönlünden sıhhati, selâmeti kapıp götürdü.
-
پس دروغ و عشوهات را گوش کرد ** غره گشت و زهر قاتل نوش کرد 2740
- Senin yalanına, işvene kulak astı, aldanıp öldürücü zehri içti.
-
کژدم از گندم ندانست آن نفس ** میپرد تمییز از مست هوس
- O anda akrebi buğdaydayken ayırt edemedi. Hevesle mest olan kişinin temyizi uçup gider.
-
خلق مست آرزویند و هوا ** ز آن پذیرایند دستان ترا
- Halk, arzu ve heva sarhoşudur. Onu için senin yalanını dinler.
-
هر که خود را از هوا خود باز کرد ** چشم خود را آشنای راز کرد
- Fakat hevadan vazgeçen, gözünü sırlara âşina etmiştir.
-
شکایت قاضی از آفت قضا و جواب گفتن نایب او را
- Kadı’nın kadılıktan şikâyeti, naibinin ona verdiği cevap
-
قاضیی بنشاندند او میگریست ** گفت نایب قاضیا گریه ز چیست
- Birisini kadı yaptılar. Ağlayıp inlemeye koyuldu. Naip “Kadıya bu ağlama nedir diye?