English    Türkçe    فارسی   

2
2807-2816

  • این چه ژاژست و چه هرزه ای فلان ** من حقیقت یافتم چه بود نشان‏
  • Bu ne herze, bu ne hezeyan? Ben kendisini tutmuştum, ayak izini ne yapayım?” dedi.
  • گفت من از حق نشانت می‏دهم ** این نشان است از حقیقت آگهم‏
  • Sen bir hilebazsın, yahut aptalın birisin. Hatta belki de hırsızın ta kendisisin ve bu işi de mahsus yaptın.
  • گفت طراری تو یا خود ابلهی ** بلکه تو دزدی و زین حال آگهی‏
  • Öbürü “ Ben ayak izini gösteriyorum. İşin haki katından âgahım” dedi.
  • خصم خود را می‏کشیدم من کشان ** تو رهانیدی و را کاینک نشان‏ 2810
  • Adam dedi ki: “Sen ya düzenbazsın, ya ahmak, belki de hırsızın ta kendisisin de işi biliyorsun.
  • تو جهت گو من برونم از جهات ** در وصال آیات کو یا بینات‏
  • Ben hasmımı çeke, çeke yakalamak üzereydim. İşte ayak izi diye sen koyuverttin. Sen cihetten bahsediyorsun, bense cihetlerden çıkmış, kurtulmuşum. Vuslatta delil ve âlamet olur mu?”
  • صنع بیند مرد محجوب از صفات ** در صفات آن است کاو گم کرد ذات‏
  • Sıfatlarla perdelenmiş olan kişi, ancak sıfat görür. Zatı kaybeden kişidir ki sıfatlarda kalır.
  • واصلان چون غرق ذاتند ای پسر ** کی کنند اندر صفات او نظر
  • Oğul, Allah’a ulaşanlar, zata gark olmuşlardır. Artık onlar sıfatlara nazar ederler mi?
  • چون که اندر قعر جو باشد سرت ** کی به رنگ آب افتد منظرت‏
  • Başın ırmağın dibinde oldukça renge bakabilir misin?
  • ور به رنگ آب باز آیی ز قعر ** پس پلاسی بستدی دادی تو شعر 2815
  • Suyun rengine bakmak için dipten çıktın mı? Güzel bir halıyı bırakmış, köhne bir kilimi almış olursun.
  • طاعت عامه گناه خاصگان ** وصلت عامه حجاب خاص دان‏
  • Avamın ibadeti, havasın günahıdır. Avamın vuslatı bil ki havasın hicabıdır.