English    Türkçe    فارسی   

2
2856-2865

  • همچو پروانه شما آن سو دوان ** هر دو دست من شده پروانه ران‏
  • Siz pervane gibi o tarafa koşuyorsunuz. Ben de iki elimle pervane koymaktayım”
  • چون بر آن شد تا روان گردد رسول ** غیرت حق بانگ زد مشنو ز غول‏
  • Münafıkların dileği üzerine Peygamber, o tarafa yürüyünce Allah gayreti haykırdı: “Gul sesini dinleme,
  • کاین خبیثان مکر و حیلت کرده‏اند ** جمله مقلوب است آنچ آورده‏اند
  • Bu habisler hile ettiler, söyledikleri sözlerin hepsi aykırıdır.
  • قصد ایشان جز سیه رویی نبود ** خیر دین کی جست ترسا و جهود
  • Maksatları kara yüzlülükten başka bir şey değildir. Hıristiyanlarla Yahudiler, en hayırlı dini nasıl olur da aralar?
  • مسجدی بر جسر دوزخ ساختند ** با خدا نرد دغاها باختند 2860
  • Cehennem köprüsü üstüne bir köprü kurdular, Allah’a tavlada hileye giriştiler”
  • قصدشان تفریق اصحاب رسول ** فضل حق را کی شناسد هر فضول‏
  • Maksatları Peygamber’in sahabesinin arasını bozmaktı. Her herzevekil Hakk’ın fazıl ve ihsanını nasıl tanır?
  • تا جهودی را ز شام اینجا کشند ** که به وعظ او جهودان سر خوشند
  • Şam’dan buraya bir Yahudi getirmek niyetindeydiler. Yahudiler, o Şam’lı Yahudi’nin vaazından sarhoş olmuşlardı.
  • گفت پیغمبر که آری لیک ما ** بر سر راهیم و بر عزم غزا
  • Peygamber, “Gelmeğe gelirim ama şimdi yol üstündeyiz. Savaşa gidiyoruz.
  • زین سفر چون باز گردم آن گهان ** سوی آن مسجد روان گردم روان‏
  • Savaştan dönünce o mescide giderim” buyurdu;
  • دفعشان کرد و به سوی غزو تاخت ** با دغایان از دغا نردی بباخت‏ 2865
  • Onları defetti; savaşa gitti. O kötü, o yalancı kişileri bu suretle avuttu.